3.BÖLÜM: GEÇMİŞİN İZDÜŞÜMÜ.

4.2K 458 265
                                    

Öncelikle bu yazıyı başa koyuyorum ki belki birazcık kendimi affettiririm ve siz de beni eskisi gibi seversiniz...O kadar uzun bir süre yazmadım ki yazdığım zamanki dilanın nasıl biri olduğunu bile unutmuşum, bunun farkına vardım. Eski bölümleri açıp okumaya bile yüzüm yoktu çünkü hem sizleri hem de karakterlerimi yüzüstü bırakmış gibiydim. Dün gece oturup Viran ve Laden'i okudum. Yazarken nasıl duygulandığımı hatırladım ve onlar hakkında bildiğim ama size henüz göstermediğim şeyleri düşündüm. Kendime çok kızdım. Sanki hem size iyi gelecek hem de bana iyi gelecek bir şeyden sizi mahrum bırakmış gibi hissettim.

Sonra da zamanı geldiğini düşünüp tekrar yazdım. Alt üst olduğum o yerden artık çıkmam gerekiyordu. Belki de mağaramdan.

Döndüm. Laden ve Viran'la.

Buradan giderken arkamda bıraktığım sizlerdiniz ama umarım hâlâ yanımdasınızdır. Bu yolu sizsiz gitmek istemiyorum. Onları tanıyın istiyorum. Belki de sizlere kendimi affettirmek istiyorum.

O yüzden rica ediyorum buradaysanız kendinizi belli edin. Bu benim yazmaya burada devam etmem için bir teşvik sebebim olacak.

Sizi seviyorum.

Ayrıca bölümler bir geçmiş bir günümüz şekilde olacaktır.

Çok severim, çok öperim. Bir sürü özür dilerim.

Buyurunuz bölüm sizindir.

G E Ç M İ Ş

"Nasıl süzüyor ha seni!" Elif elinde çevirdiği kola şişesini önüme doğru iterken fısıldamıştı. İkimizin de bakışları aynı yerdeydi fakat ben bir saniye baksam beş saniye gözlerimi kaçırıyordum. Elif ise ayıp bilmeden apaçık Viran'a dikmişti gözlerini. "Bakma şöyle," diye söylendim Elif'e. "İyice dikkat çekiyorsun."

"Onun tüm dikkati burada zaten."

Kola şişesini buruşturup kenardaki çöp kutusuna atarken bir yandan da omzumun üzerinden Elif'e dil çıkardım. Eh, aklımın bir köşesinde de o meşhur soru yankılanmaya başlamıştı. Gerçekten bakıyor mu, beni mi izliyor, başkasına mı bakıyor, Elif yanlış mı anladı...

Ama bakışlarımı ona çevirdiğimde farkındaydım ki Viran kimin baktığını, kimin ne dediğini umursamadan bana bakıyordu. Dudakları sert bir çizgi halinde birbirine doğru kapanmışken elinde tuttuğu su şişesini çeviriyor ve kendisine söylenen şeylere kulak asmıyordu. Emre, Viran'ın omzuna şöyle bir vurup beni işaret etti. Kıvrılmış dudakları aralandı ve Emre'ye bir şey söyleyip omzunu ondan kurtardı. Kalbim kıvrandı.

"Biz aradan çekilelim," dedi Elif. "Siz gözünüzle yediniz bitirdiniz zaten."

Kola şişesini çöpe atayım derken yere düşürdüm.

Elif bir kahkaha kopardı.

"Sakin ol, sakin ol..."

Ama olamıyordum. Çünkü Viran'la aramda gelişen, büyüyen, bir sarmaşık haline gelen tek bağ buydu. On altı yaşında babamı kaybettiğimde, Viran'ın kollarında ağladığımda belki de sallandığım o boşlukta beni tutan şeyin sert bir rüzgar olmadığını fark ettiğimde her şey şu anki kadar berrak gelmiyordu ama zaman geçtikçe fark etmiştim ki Viran, defterin bir köşesine adını yazıp durduğum o çocuk haline gelmişti. Adını kalplerle süslediğimden değil ama, eh arası isminin baş harfini yazarken buluyordum kendimi. Ek olarak, ona hissettiğim şeyin farkında olduğunu da biliyordum. Tüm ders boyunca kendisini izleyen Laden'i nasıl fark etmesin. İşin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremediğim tarafı ise onun da ne hissettiğini biliyordum ama Viran arada devinen bir yıl boyunca hiçbir adım atmamıştı. Talihin bir güzelliği olarak ailesinin onu bir sene okula geç yazdırması, bir sene de Viran'ın haylazlığı yüzünden lisede kalmasıyla aynı döneme düşebilmiştik. Ara sıra kendimi bunun bir işaret olması saçmalığı ile kandırıyordum. Sonra kırk dakika boyunca yüzünün güzelliğine dalıyordum. İşte bu bir yılda paylaştığımız tek şey birbirimize bakmaktı. Dakikalar boyu. Kim gözünü önce çekecek diye düşünmeden birbirimize bakıyorduk. Sahip olduğum tek şeyin bu olması ve bu bakışmanın her seferinde daha da katlanarak içimi yakması sakin bırakmıyordu beni.

VERKA.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin