Son.

348 47 64
                                    

Bir kedi alırım, sen de anneni çağır.

Jungkook, ağlamamak için alt dudağını sertçe ısırırken, gözlerini kapatıp açmasıyla akan yaşı sertçe sildi. Gözlerini yavaşça saatlerdir baktığı tabuttan, tabutun üstünde çiçeklerin arasında duran sevgilisinin gülen fotoğrafına çevirdim. Gözleri son kez sevgilisinin üstünde gezinirken kendini tutamadı ve gözyaşlarının akmasına izin verdi. Gözlerini sıkıca kapatırken omzunda hissettiği elle gözlerini açtı ve yanında duran kişiye baktı. Kim Jennie, gözleri kan çanağına dönse bile  tüm güzelliğiyle orada duruyordu. Jennie, Jungkook'a küçükçe gülümserken omzundaki elini yavaşça sıktı. Jungkook da küçükçe gülümseyecekken kendine bakan bakışlar hissedince kendine bakan sinirli gözler hissetti. Tüm arkadaş grubu ona sinirlice bakıyordu. Gülümsemekten vaz geçerken boğazını temizledi ve omzunu hafifçe sarsarak Jennie'nin elini omzundan çekmesini sağladı. Yanına yaklaşan adım sesleri duyunca gelen kişiye baktı ve yutkundu. Gelen kişi Lalisa Manoban'dı. Lalisa sinirle onlara bakarken Jungkook'a daha da yaklaştı ve işaret parmağını kalbinin olduğu yere bastırdı.

"Rose, sizin yüzünüzden öldü. Benim arkadaşım, benim ikizim dediğim kadın, sizin yüzünüzden öldü."

Lalisa'nın sesi sonlara doğru yükselirken Jungkook kendilerine dönen bakışlara baktı. Lalisa'nın yüzüne bakmazken güçlükle mırıldandı.

"Pişmanım."

Lalisa duyduğuyla birkaç saniye kala kalırken kahkaha atmaya başladı. Yaşaran gözünü sildi ve ciddileşirken Jungkook'a biraz daha yaklaştı.

"Son pişmanlık fayda etmiyor, benim kardeşim şuna tabutun içinde." Lalisa Jennie'e de baktıktan sonra sertçe mırıldandı. "İkinizden de iğreniyorum."

Lalisa son sözlerinden sonra arkasını döndü ve gözyaşlarını silerken sert adımlarla arkadaşlarının yanına döndü.

Roseanne Chaeyoung Park, 22 yaşında aşkı için ölmüş bir kadındı. Herkesin aklına ilk gelen şekilde intihar etmemişti, aksine aşkı için yaşamayı göze almıştı. Çünkü Roseanne Chaeyoung Park hep, "Onun güzel yüzünde, yaşam bile güzeldi." derdi. Roseanne Chaeyoung Park, evinde gözyaşlarına boğulmuş şekilde sevgilisinin fotoğrafına öpücük kondururken kalp krizi geçirmişti. Bir zamanlar sevgilisinin dokunduğu ve büyük yaralar bıraktığı kalbi dayanamamıştı öğrendiklerine.

Jungkook ve Jennie'nin suçları bir kızın intiharına sebep olmamıştı, daha kötü olaraktan onun canını aşk için almışlardı.

Arkadaş grupları ihanet ve ölümle çalkalanıyordu. Hepsi Jungkook ve Jennie ile görüşmeyi reddediyordı.

Jennie, hem Roseanne'nin ölümünden hem de arkadaşlarının onunla görülmemesinden dolayı psikolojik destek almıştı ve Amerika'ya yerleşti.

Jungkook, o muammaydı. Çünkü kimse haber alamıyordu. Ama Jungkook neredeyse her gün sevgilisinin mezarında sabahlıyordu. Mezar taşına öpücükler konduruyor ve pişmanlığını dile getiriyordu.

Roseanne gittiği yerde mutluydu, ölen kedisine ve ailesine kavuşmuştu. Ve Jungkook için en önemli kadınlardan biriyle tanışmıştı, annesiyle. Roseanne Jungkook'a özlüyordu ama ölürken son gördüğü yüz ve son soluduğu koku sevdiği adama aitti, mutluydu.

lieWhere stories live. Discover now