|1|

117 24 42
                                    

|1|

Mart 2026

"O bölgeye gönderdiğimiz ekibi kaybetmeden önce aldığım verilere bir bakın!" diyerek tüm ekip arkadaşlarını bilgisayar başına topladı Helen. Yanındaki ekip arkadaşları Sia, Altair ve Andrew'e doğru baktıktan sonra hızla önündeki verileri açtı. Haritada gösterdiği bölge İsveç'te. Bu bölge daha önceleri İskandinav mitlerinde de yer almaktaydı. Daha sonra da başka bir veri dosyası açtı. O bölgede yaşanan suçların bir listesiydi. Son bir ayda suç oranında ciddi bir artışın meydana geldiği gözler önündeydi.

"Bulunduğu bölgede gelişen olaylar ve alınan sinyaller neticesinde bir sonuca vardım. Uzun zamandır sürekli kesik kesik gelen bu sinyallerin doğruluğunu kanıtlamaya çalışıyordum ve başardım. Sonunda onu bulduk arkadaşlar." dedikten sonra bilgisayarın monitöründe harita üzerinde yanıp sönen kırmızı bölgedeki ünlem işaretini göstererek. Başındaki kulaklığı seri bir şekilde boynuna alan ve daha sonra da saçlarını düzelten Helen döner sandalyesinden arkasında onu izleyen ekip arkadaşlarına döndü. Dudaklarında oluşan sinsi gülümseme tüm ekibi rahatlatmıştı. Uzun zamandır aradıkları kişiyi sonunda bulmayı başarmışlardı.

"Hazırlıklar başlasın!" dedi belindeki silahını çıkarıp, inceleyen Altair. Siyah kapişon şapkasının gizlediği yüzündeki tuhaf sırıtışı uzun zamandır görmemişlerdi. Sia ellerini cebine atıp ekrana bakmayı sürdürdü. Fakat yüzündeki mimikler onun memnuniyetini ifade ediyordu.

Andrew ise hançerine ve küçük bıçaklarına yöneldi. Kocaman bir rafta sergiler gibi duran bıçaklarından birisini elini alıp tüm mağarayı kaplayacak sesiyle haykırdı. Ve akabinde derin bir kahkaha attı.

"Tanrı için av sezonu başlasın o zaman."

Aralık 2025

"En son yaşanan 'kusurlu insan avı' bundan tam on sene önceydi Helen." diyerek elindeki tüm belgeleri masanın üzerine koyan Sia, elindekileri bırakınca büyük bir boşluğa düştüğünü fark ederek ellerini göğsünde bağladı. Üzerindeki gri ekoseli gömleğinin soğuktan dolayı tüm düğmelerini iliklemiş, siyah dar paça pantolonunun içine almış ve ayağına giydiği kürk botlarını istemsizce yere vuruyordu. Saçları sabah alelacele kalktığı için hala dağınık iken, yüzündeki siyah yuvarlak ince kenarlı gözlüğünün camları hafif toz kaplamıştı. 

Helen derin bir soluk aldı ve önünde bulunan bilgisayar ekranından gözlerini ayırdı. Sia'nın masasının üzerine bıraktığı dosyaları inceledikten sonra ısrarla kendisine bakan arkadaşına döndü.

"Ne istiyorsun Sia?"

"Helen, biliyorum hala olanları düşünüyorsun ama kendine gelmelisin artık!" 

Genç kız sinirle ellerini göğsünde birleştirmiş oturduğu sandalye yüzünden kendisine tepeden bakan arkadaşına baktı bir süre, sonra ise burnunun kemerini sıkarak derin bir nefes verdi.

"Gönderdiğim her ekibin ölüm haberini almaktan bıktım Sia. Bu kusurlu insanlar… Ah, Tanrı'nın cehenneminde yanmayı hak edenler." diyerek elini masasına vurup ayağa kalktı. Hızla başka bir dosya için Altair'in masasına yöneldikten sonra Sia'nın arkasından sinirle homurdanışlarına tanık oluyordu.

Genç kız arkadaşının masasını karıştırıp aradığı dosyayı bulmaya çalışırken, Sia'nın ona tekrar seslenmesiyle birlikte, gözünün önüne gelen perçemlerini geriye atıp tekrar ona yöneldi.

"Helen, seni anlıyorum…"

"Hayır beni anlamıyorsun! O sahte Tanrı kılıklı herifler bir yerlerde saklanıyorlar ve gitgide güçleniyorlar. Müttefikleri çok sıkı ve evet senin dediğin gibi 'kusurlu insan avı' on sene önceydi ve ben orada ailemi kaybettim. O Hermes denilen adamı diriltip tekrar yakarak öldürmek isterdim."

AVCIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant