part three

522 77 35
                                    

Ben ve Jeno konuşalı yaklaşık iki gün geçmişti, şimdi ise az sonra başlayacak olan resim sınıfıma doğru ilerliyordum. Son zamanlarda resmin dikkatimi dağıtmakta oldukça büyük bir etkisi olduğunu fark ettim, tek bir kalem ya da fırçanın düşüncelerimi yansıtmakta bu kadar etkili olması beni şaşırtıyordu.

Sınıfıma varınca cam kenarındaki sıraya geçtim ve öğretmen gelene kadar eşyalarımı sıraya dizdim.

   Zilin çalmasına birkaç dakika kala bütün öğrenciler içeriye girmeye başladı. Dersi umursamayanlar en arkadaki sıralarda yerlerini alırken, diğerleri benim de bulunduğum ön sıralara oturup eşyalarını dizdiler.

Az sonra öğretmenle beraber sınıfa son dakikada başka bir öğrencinin de girmesiyle ders başlamıştı, önceki taslaklarıma ve eksiklerime bakarken başımı kaldırıp gelen öğrenciye bakma zahmetinde bulunmamıştım.

"Sana da merhaba."

Jeno'yu görmemle hafiften gülümsedim:"Ne zamandan beri seninle bütün sınıflarımız aynı?"

"Birkaç seçmeli dersim değişti, sayısal dersler bana fazla ağır geliyor anlaşılan."

Öğretmen bizim tarafımıza dönünce somurttu:"Yerinize oturmayı düşünüyor musunuz Bay Lee?"

"Jeno adına çok özür dilerim, eminim sınıfı pek tanımadığındandır, bana da yer sormuştu zaten." gülerek geçiştirmeye çalıştım.

Kadın hemen gülümsedi:"Senin özür dilemene gerek yok canım, hemen konu vereceğim size." Jeno yanımdaki sıraya oturduktan sonra sınıfı hemen susturdu ve herkesin dikkatinin üzerinde olduğunu anlayınca konuşmaya devam etti:"Bugünkü konunuz: Portre çizimi. Herkes ikişerli gruplara ayrılsın lütfen, hızlıca yaparsanız minnettar olacağım."

Sınıftakiler öğretmenin lafını ikilettirmeden hızlıca gruplara ayrıldılar ve kendilerine verilen konu üzerinde çalışmaya başladılar.

Her zamanki partnerim artık benimle çizemeyeceği için çantamdaki ufak aynayı aramaya koyuldum.

O esnada Jeno sandalyesini karşıma çekip oturdu:"Ne arıyorsun?"

"Ayna, otoportre çizeceğim nasılsa."

"Beraber çizmeye ne dersin? O kadar kötü bir partner olacağımı sanmıyorum." dedikten sonra büyüleyici bir gülümseme sundu.

"Bana uyar, dikkatimi dağıtmadığın sürece sorun yok."

Malzemelerimi beraber kullanabilmemiz için sıranın ortasına dizdim, ilk gününde bütün malzemeleri getirmiş olması imkansızdı elbette. Bana sessizce teşekkür edip bir kurşun kalem beğendi ve taslağı üzerinde çalışmaya başladı. Ben de aynı şekilde taslağıma başlayınca ikimiz de tamamen işimize yoğunlaşmıştık.

   Kalemimle kağıda belli belirsiz çizgiler çiziyor, yüzünün kısımlarının nerede olması gerektiğini belirliyordum. Bunu yaparken bir yandan da Jeno'nun yüzünü inceliyor, her şeyin mükemmel olup olmadığından emin oluyordum.

   Kullandığım kalemi bıraktım ve biraz daha koyu bir kalem seçerek gözleri üzerinde çalışmaya başladım. Başımı defterden kaldırıp Jeno'nun gözlerine baktım: Derin bakışları, gülümseyen, koyu renk gözleri... tamamını kağıda işlemeye başladım. Sonra dudaklarına geçtim: Kalemi dişlerinin arasında tutması, hafiften dolgun dudakları...

   Bir noktadan sonra çizimden çok Jeno tarafından büyülendiğimi fark edince yavaşça gözlerine baktım. Bana baktığını fark edince başımı çevirip elimdeki kalemi resmen sıraya atmış ve rastgele bir kalem alıp çizmeye devam ettim.

   "Çok sevimlisin." dediğini duydum, fısıldayarak söylese de duymamı istediğini de anlamıştım.

   "Bana sakın sevimli deme, bir daha asla." dedim tehdit etmeye çalışarak.

   "Jaemin kusura bakma ama bir tavşan elinde bıçakla bana doğru hoplamaya başlasa daha çok korkardım, bu yüzden, çizmeye devam et." dedikten sonra gülümsedi.

   İkimiz de birbirimize gülümsedik ve çizmeye devam ettik.

   Böyle gülümsemem çok garip, başkasının dudaklarından bu kadar etkilenmem de. Renjun olsa üzülürdü sanırım, değil mi?

   Aklıma gelen bu ani düşünceyle gülümsemem aniden düştü ve hevesle tuttuğum kalemi şimdi isteksizce tutuyordum.

   "Her şey yolunda mı? Bir anda fenalaştın sanki."

   Jeno'nun endişeli ifadesini görmemle hemen gülümsedim ve kollarımı sıvayarak çizmeye devam ettim, bunu yapmamın ne kadar büyük bir hata olduğunu anlayana kadar.

   "J-Jaemin, kollarına ne oldu senin?" Jeno'nun yüzündeki ifade yerini şimdi üzüntüye bırakmıştı. Elleri titremeye başlamış, bütün malzemelerini bir kenara bırakıp tamamen kolumdaki izlere yoğunlaşmıştı.

   "Bunların gerçek olmadığını söyle, yine yapmadın değil mi?"

   Sorusunu cevaplamak yerine gözlerimin yaşarmaya başladığını görmesiyle beni kolumdan tutup yavaşça kaldırdı ve öğretmenden izin isteyerek sınıfın dışına sürükledi.

   "Az sonra bana kendine yaptığın her şeyi gösteriyorsun Jaemin-ah, bunun hakkında konuşup bir karara varacak ve tamamen bitiriyoruz." derken son cümlesinde hafifçe hıçkırmaya başlamıştı.

•••••••

    Evet, beklettiğim için üzgünüm, eve biraz geç geldim. Ayrıca resim falan çizdim, anlayacağınız yaklaşık yarım saat falan geciktim.

    Umarım hoşunuza gitmiştir, oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın!

disappear||nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin