36. BÖLÜM "Yük"

10.1K 1.2K 61
                                    

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. ♥

İyi okumalar. ^^

Ekleme: Bildirimlerde ciddi sorun var, bazılarınıza hiç gitmiyor hatta. Nasıl çözülecek bilmiyorum. O yüzden ben gelecek bölüm için bir zaman vereyim ve siz de ona göre kontrol edin. Yarın (25 ekim) bitirirsem saat 15-16 sularında paylaşacağım. Gelmemişse pazartesiye kalır. Tabii umarım bu bölümü zamanında görürsünüz. Teşekkürler. ^^

***

Halamın terliklerini sürüme sesi...

Babamın öksürüğü...

Müge'nin sızlanmaları...

Bu kez uyandığımda her şey yerli yerindeydi, ben evimde, yatağımdaydım. Kafamın içindekiler bir kabustan kalmış parçalar mıydı?

Hayır. Onlar benim anılarımdı. Her şeyi yaşamıştım.

Annemin evinden çıktıktan sonra Oğuz beni taksiye bindirdi, şoföre sadece sürmesini, nereye gittiğinin bir önemi olmadığını söyledi. Şoförü görmedim ama şaşırdığını biliyordum.

Tepki vermedim, ağlamadım. Artık ağlayamıyordum, yorgun hissediyordum. İçimdeki öfke çekilmiş, yerine koskoca bir boşluk bırakmıştı sanki. O boşluğa bakıyordum ve içine düşecek gibi hissediyordum.

Şoför sessizlikten sıkılmış olacak ki radyoyu açtı, bilmediğim bir şarkının ezgileri aracı doldurdu. Oğuz'un bütün bunlara nasıl katlandığını bilmiyordum, ona göre kesinlikle değildi ama ben bir hedefi olmayan taksinin içinde olmaktan memnundum. Yavaş yavaş kendime geldiğimi, aklımın dağınık parçalarını topladığını hissettim. Oğuz bunu hissetmişçesine "Daha iyi misin?" diye sordu.

Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir süreden sonra sonunda onun yüzüne bakmıştım. İçimde daha sakin bir duygu vardı, yanımda olmasının memnuniyeti. Ama bunu açıkça ifade etmeyecektim.

"Buna dayanamıyorum." dedim bir uykudan uyanırmışçasına. "Beni deli ediyorsun." Gözlerimi kapatıp başımı arkaya atarken derin bir nefes verdim. Kriz yerini sakinliğe bırakmıştı, zihnim berrak bir şekilde dünyaya açmıştı kendini. Halletmem gereken bir sürü şey olsa da o anda üzerimden bir ağırlığın eksikliğini hissettim. Ne kadar kötü olsa da annemin bensiz mutlu olmadığını görmüştüm, çoktan unuttuğunu bilsem de ona içimdekileri haykırmıştım. Geçmişi değiştiremezdim, annem o geçmişi unutuyordu, bir gün hiçbir şey hatırlamayacaktı. Yaptığı hatayı bilmeyecekti. Benim sürekli hatırlamamın ve acı çekmemin anlamı neydi ki?

Oğuz'un hafif gülüşünü işittim.

"Sende böyle tutkulu duygular uyandırmak beni memnun etti."

Gözlerimi açarak başımı ondan yana çevirirken kaşlarımı da çatmıştım.

"İyi anlamda değil." diye mırıldandım.

"Olsun, hiçbir şey hissetmeseydin sorundu. Ama hisler dönüşür, biri diğerine dönüşebilir" Gözlerimi tekrar kapattığımda mırıldanmıştı. "Nedense birden acıktım."

Bir lokantanın önünde indik, Oğuz yemekleri gerçekten beğenmedi ve benim yemeklerimi yemek istediğini söyledi. Hatta eve gidip ona yemek yapmamın harika olabileceğinden bahsettiğinde ona ancak rüyasında göreceğini söyledim.

Her şeyin önceki gün yaşandığına inanmak zordu. Bütün o duyguları bir güne nasıl sığdırdığımı anlamıyordum.

Yataktan fırlayıp Müge'nin yanına koştum. Halam onu çoktan salondaki kendi koltuğuna oturtmuştu. Ellerini çırpıyor, gözlerini kırpıştırarak çevreyi tarıyordu. Beni fark etmediği o saniyelerde onu, kardeşimi izledim ve gülümsedim. Benimle olduğu için, beni artniyetsiz sevdiğini bildiğim için mutluydum. Hayatını diğer insanlar gibi yaşayamadığı için acı çeksem de en azından bu haliyle onu rahat ettirebiliyorsam her şeye değerdi.

BOL KÖPÜKLÜWhere stories live. Discover now