(11)

11.3K 988 224
                                    

Öfkeli gözlerimi Mahir'den ayırıp abimin karşısına geçerken, abim şaşkındı. Planları bu değildi. Hiç kimsenin beklemediği bir durumdu bu.

"Ne bekliyorsunuz abi? Yetmedi mi bunca zaman hayatımı tükettiğiniz? Gözünüz doymadıysa yine satarsınız beni. Elinizdeyim artık. Çocuğu bırakın, ne isterseniz razıyım."

Babamlar kendi aralarında fısıldaşırken her kafadan bir ses çıkıyordu. Mahir'i ikna etmeye çalışıyorlardı ama artık çok geçti. Biz kararımızı vermiştik.

"Birazdan çocuğu getireceğiz. Hesabımız burda bitsin. Meseleyi uzatmaya kalkarsanız, zararını siz görürsünüz." Diyen babamın sözleriyle Harun Bey babamın yakasına yapışıp burnuna kafasını geçirdi.

"Lan bana bak! Bu dünyayı sana dar ederim. Şimdi defol git, çocuğu getir. Bu hesap burda kapanmayacak."

Babam, kanayan burnunu eliyle tutarken etrafındakiler zorla almıştı elinden. Avludan çıkarken Harun Bey de gelmişti.

Avlunun kapısından çıkarken bakışlarımı Mahir'e çevirdim. Son kez baktım gözlerine. Benden bakışlarını kaçırmasına tahammül edemiyordum.

Dışarda bekleyen arabanın kapısını açıp beni yaka paça arabanın içine atmışlardı. Arabadaki Eyüp beni görünce korkuyla bana sarılmak istemişti fakat onu arabadan çıkarmışlardı. Amcasına sarılan Eyüp'ü görünce ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Ne olursa olsun küçücük bir çocuğu böyle bir şey için kullanmaları vicdansızlıktı.

Bu eve tekrar dönmek hayatta en son isteyeceğim şeydi. Fakat yine buradaydım. Hem de babamın para sevdası yüzünden. Kapıdan içeri girmemle üvey annemin iğneleyici laflarına maruz kalmıştım.

"Ne o yine buraya mı döndün? Belliydi zaten döneceğin. Hiçbir işe yaradığın yok. Adam bile iki günde bıktı senden."

Cevap bile vermeye gerek duymadan eski odama kapattım kendimi. Babam içeri girince karısı bu kez ona söylenmeye başladı.

"Niye getirdiniz bu kızı buraya? Kurtulduk derken yine musallat oldu başımıza. Hani parayı alıp gelecektin?"

"Ne yapalım hanım, kızı geri verdiler. Para ne gezer onlarda. Ah benim salak kafam. Niye uydum ki senin oğluna."

"Oğlumun ne kabahati var? Karısı olacak fahişe yüzünden oldu bunlar. Şimdi ne yapacaksın bu kızı? Başımıza mı kalacak yine?"

"Korkma başımıza kalmaz. Buluruz verecek birini. Ben Serdar'la konuşayım tekrar. Kabul ederse veririz ona."

"Bu adam elini sürmemiştir kıza değil mi?"

"Sanmıyorum. Yoksa böyle rahat göndermezdi. Zaten zorla verdiniz, başıma musallat ettiniz filan dedi."

Abimler ve babam bütün gün bir çıkış yolu aramışlardı. Hesapta beni almak yoktu anlaşılan. Odanın kapısının açılmasıyla üvey annem odaya girip söylenmeye başladı yine.

"Defolup gittin diye hanım mı oldun başımıza? Kalk mutfağa gir, bir şeyler hazırla. Bir sürü iş var, hanımefendi yatıyor burda."

"Haklısın abla. Bir sürü iş var. Yokluğumda ev temizlik görmemiş sanırım. Ortalığı pislik götürüyor."

Zoruna gitse de gerçek buydu. Her yer pislik içindeydi. Mutfakta her şey karma karışık ve kirliydi. Yemek yapmak için temiz bulaşık kalmamıştı.

İlk işim tezgahın üzerindeki bulaşıkları yıkamak oldu. Sırf tezgahın üstünü boşaltmam yaklaşık bir saatimi almıştı. Yemek yapmaya başlayacağım sırada yine mutfağa gelmişti.

DİĞER YARIMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang