0.8

117 6 0
                                    

Doktorun, burnuma gelen o güzel kokusu kasıklarımda sancı oluştururken sert bir şekilde yutkundum. Kendime gelmeliydim. Şuanda ergenler gibiydim ve bunun nedeni yanımdaki adamdı. Başımı ona çevirdim ve ne kadar yakın olduğumuza baktım. Biraz uzansam onu öpebilirdim.

Oh, My God. İt isn't okey.

Of of Kömür gibi yanıyorum of of ayıp mıdır sevi...

İçimdeki assolisti susturmaya çalışırken bir yandan da doktorun ezici etkisinden kurtulmaya çalışmak bedenime ağır geliyordu. Kızım Simge elin oğlu sana bunları nasıl yapabilir ha? Kendine gel! Hemde sadece elleriniz değiyor diye...

Birkaç saniye öyle durduktan sonra yanlış bir şey yapmış gibi ellerini hızla çekti. Ellerim titriyordu. Tanrım, cidden liseli ergenlere benziyordum. Kendime toparlanmam gerektiğini tekrarlayarak sonunda kahveyi fincanlara koydum ve işimi bitirdim.

Salona geçtiğimizde ikimizde karşılıklı oturuyor ve susuyorduk. Hala etkisinden çıkamamıştım. Sanırım o da az önceki durumu düşünüyordu. Yüzünde gördüğüm pişmanlık yaptığı şeyden rahatsız olduğunu gözler önüne seriyordu. Benden rahatsız olduğunu biliyordum fakat bu denli olduğunu şuan görüyordum. Aslında insanların benimle ilgili düşünceleri umrumda olmasa da bu duruma içerlemiştim açıkçası.

Çünkü son zamanlarda doktora karşı aptal bir ergen gibi davranmaya başlamıştım. Nedenini bende merak ediyordum doğrusu. Doktor uyurken hastane odasında öpmeler, dokunduğu zaman titremeler bunlar ergenlik değilde nedir?

İç sesim, sorduğum soruya gözlerini kapatmıştı. O yellozun da işine gelmemişti çünkü.

Aklıma gizli öpücüğümden sonra bir eşyasını kaybettiği gelince boğazımı temizledim. Sanırım USB bellek kaybetmişti. Ortamdaki havayı dağıtmak için sessizliği yararak "Kaybettiğin şeyi buldun mu?" diye sordum. Gözleri bana çevrildiğinde birkaç saniye düşündü. Daha sonra aklına gelmiş olmalı ki "Maalesef..." dedi. Daha sonra gözlerini kısarak devam etti. "Hala senin aldığını düşünüyorum." Baygın baygın baktım yüzüne. Hırsız olabilirdim ama işime yaramayan bir şeyi neden çalayım ki?

Yoksa içinde beni ilgilendiren bir şey mi vardı? Doktor belki de bu yüzden benden şüpheleniyordu.

"Doktor içindeki dosyaların benimle ilgisi ne? Yani neden işime yaramayacak bir şeyi çalayım?"

Tek kaşını kaldırdı. Kaşına gözüne kurban. "Bilemiyorum, tokanı buldum, o yüzden sana soruyorum."

"Peki benim aldığımı sana düşürten nedir?"

"Kamera kayıtlarına baktım senden başkası girmemiş odaya."

Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim. Adım çıkmış dokuza... Halbuki tanıştığımızdan beri gayet uslu bir kız olmuştum.

"Belki de daha öncesinde bir yerde düşürdün."

Kafasını olumsuz anlamda salladı. Gözlerimi devirdim. O anda aklıma gelen fikirle gözlerim parladı.

"Demek kamera kayıtlarını görebiliyorsun."

Kaşlarını çattı ve aklımdaki düşünceyi okumak istercesine dikkatle bakmaya başladı. Sırıtarak doktora baktım ve o sırada şu USB bellek meselesini tekrar dönmek üzere aklıma yazdım. Artık kesinlikle onun içinde beni ilgilendiren bir şey olduğunu düşünüyordum. Yoksa doktor neden direterek işime yaramadığı halde onu almamdan şüphelensin ki?

"Düşündüğüm şeyi düşündüğünü söyleme?"

Zeki doktor seni! "Ne düşündüğüne göre değişir." Doktora bakmaya devam ederken sorusuna cevap vererek konuşmamı sürdürdüm. " Bana kamera kayıtlarını göster." Düşündüğü şeyi söylediğim için şaşırmamıştı. Kafasını olumsuz anlamda salladı.

KAÇIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin