15

14K 2.1K 467
                                    

Telefon rehberimde tam 214 numara kayıtlıydı

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Telefon rehberimde tam 214 numara kayıtlıydı. Bazıları eski arkadaşlarımdı, bazıları yıllar içinde gittiğim okullardan tanıdıklarımdı, bazılarıysa iş yerinden arkadaşlar, set ekiplerindeki geçici elemanlar, gerekli olduğunda ulaşmak için aranan modeller ve kim olduğunu bile hatırlamadığım insanlardı. Bir de akrabalarım. Onlarla bir sorunum yoktu ama geçen yıllarda onları o kadar geri plana atmış ve önemsizmiş gibi davranmıştım ki artık beni aramıyorlardı. Ne kadar aptaldım. İnsanın teyzesiyle yapacağı birkaç dakikalık konuşmayı engelleyecek kadar bir yoğunluğu olması mümkün değildi. Kendimi kandırmıştım. Ne yazık.

Neden bunlara kafa yoruyordum? Bir şeyler içmeye gidecek bir arkadaş arıyordum da ondan. Ama kimseyle bir öğleden sonra plansızca buluşacak kadar yakın olmadığım ortadaydı. Açık bilgisayarımın ekranındaki özgeçmişime baktım. Saatlerdir onu düzenliyordum. Mükemmel olmalıydı, ilgi çekmeliydi ve başvurduğum şirketler beni istemeliydi.

Ben hangisini isteyeceğimi bilmesem de.

Bir yayınevine başvurmuştum. Fuar ve tanıtım etkinlikleriyle ilgilenebileceğimi düşünüyordum. Hem belki orada dergilerdeki kadar rekabet olmazdı ve biraz huzur bulurdum. Bir daha moda dergisinde çalışmak istemediğime emindim ama diğerleri hala bir seçenekti. Bir spor dergisine başvurmuştum. Bir belgesel kanalına özgeçmiş yollamıştım, orada ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu ama ilanları gezerken ilginç gelmişti. Ve büyük bir dekorasyon dergisine başvurmuştum. Beni en çok heyecanlandıran bu olmuştu. Anıl'ın yaptığı evleri fotoğraflayıp onlar hakkında tanıtım yazıları yazmak kulağa harika geliyordu. Bir şeyleri yakalamada ve ortaya çıkarmada iyiydim. Potansiyeli görür, nereye uygun olduğunu tespit eder ve bunu iyi bir yazıyla anlatırdım. Çalışırken dergide yapmak istediğim şey de buydu. Kıyafet modasını kalıplaştırmayı doğru bulmuyordum. Modanın insanın kendisine göre şekillendiğini savunuyordum ve dergideki tek dileğim yazılarımın yayınlanmasıydı. Nedense hiçbir zaman patronum fikirlerimi desteklemedi. Modelleri seçtim, setleri düzenledim ve başkalarının yazılarına editörlük yaptım çünkü detaylandırmada iyiydim. Patronuma göre hayal gücünden yoksun olmak benim suçum değildi.

Aslında bakarsanız, o dergide hayal gücüne sahip tek insan bendim.

Biraz daha burada oturursam bayılacaktım o yüzden telefonumu masaya atıp hızla ayağa kalktım. Bir şeyler içmek için bir arkadaşa ihtiyacım yoktu. Üzerime yazlık pantolon ve salaş bir tişört giyip evden çıktım. Köşedeki kitapçıdan yeni bir kitap aldım. Uzun zamandır roman okumuyordum ve hoş bir aşk hikayesi şu an tam da ihtiyacım olan şey olabilirdi. Her zaman gittiğim kafeden buzlu, meyveli bir içecek alıp yürüyüş parkına indim. Sahil bu saatlerde çok sıcak oluyordu, ağaçların arasında kitap okumak daha iyi olacaktı. Bunun beni heyecanlandırmasına o kadar sevindim ki kendime oturacak bir yer seçmem zor olmadı. Sırtımı bir ağaca yaslayıp kitabın kapağını açtım ve bir zaman tünelinin içine düştüm.

Hikaye 1820'lerde Londra'da geçiyordu. Masum ve sessiz olması beklenilen ancak bunların hiçbiri olmayan cesur bir leydinin, sosyetenin gözde lordunu kendine aşık edişini anlatıyordu ve aralarındaki aşk öyle harikaydı ki okumayı bırakamadım. İçeceğim bitmişti, ağaçların arasında nefis bir esinti çıkmıştı ve sırtım feci halde ağrıyordu. Gözlerim de çok yorulmuştu ama bir oturuşta bir kitabı bitirmiştim! Saatler süren harika bir hikayeydi ve kendimi ortalığa replikleri haykırmak isterken yakaladım.

Dünyanın Merkezine DüşüşOnde histórias criam vida. Descubra agora