73- Umut Kırıntısı

3K 171 22
                                    

Gecenin zifiri karanlığında gözlerim dehşetle açılırken doğrulup etrafıma bakındım. Odamdaydım. Nefes nefese kalmış yüzümü sıvazlayıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yine aynı şeyler oluyordu. Kabuslarım artmış, hemen hemen her gece görür olmuştum. Korkunun üzerime yapıştığını hissettim, tekrar uykuya dalmam zor olacaktı. Tek başıma uyumak istemiyordum. Üzerimden örtüyü sıyırıp ayaklandım.

Neden sürekli rüyalarımda Şahan'ın elinde silah görüyordum? Silahı doğrulttuğu kişiyi ise göremiyordum. Onu bugünlerde ihmal etmiştim. Rüyalarımda vicdan azabım üzerimde yer buluyordu. Kapımın önüne çıktığımda başımı iki yana salladım. Beni ihmal eden oydu. Kaç kere yanına gittiysem beni eve almamıştı. Bedir'e geri dönmem için dil döken kadın, Bedir'in yanında olduğum için bana kızgındı. Başka bir sebebi de olabilirdi. Yağız meselesinde aralarına girdiğimi düşünüyordu. Halbuki Yağız'la bir arası yoktu. Hayatım çok düzensizdi. Kafamdaki düşüncelerle bir alt kata inip gitmek istediğim odanın yolunu tuttum.

"Reis Şehnaz." Gözlerimi kırpıştırıp arkama baktım. Bedir bana doğru yaklaşırken üstünün çıplak, alttan ise sadece çıplak bir şort giydiğini gördüm. Çıplak şort mu? Ne diyordum ben? Aklım iyice çıplaklığına gitmişti bu adamın. Siyah şort giyiyordu. Bir şey söylemeyip yanıma yaklaşmasını bekledim. Karşıma geldiğinde bakışlarımı kaşlarına diktim. Başka yerine bakmamalıydım. Gözlerine, vücuduna... Ama kaşlarının da etkisi altındaydım. Bu adamın neresine baksam böyle etkilenecek miydim? "Yine sana mutfak yolları göründü diyeceğim ama mutfak için bir alt kata daha inmen gerekiyor," dediğinde gece gece sesinin ne kadar hoş çıktığını düşündüm. Her zaman her yerde mükemmeldi.

"Mutfağa gitmiyordum," dedim kısaca. Keşke aklıma mutfağı sokmasaydı. Acıkmaya başladığımı hissettim.

"Nereye gidiyorsun?" deyip tek kaşı havalandı. Bakışlarım kaşlarında olduğu için gözlerim de havalandı. Bu defa bakışlarımı alnına diktim. Işık loş olduğu için nereye baktığıma pek dikkat etmeyeceğini düşündüm ama yanıldım. "Gözlerim dışında her yere bakıyorsun," dediğinde kara incilerine şaşkınlıkla baktım.

"Her yerine mi?" dedim başımı sallayıp. "Çıplak vücuduna bakmadım."

"Neden kurduğum cümleyi hemen vücuduma indirdin ki?" Tahrik edici sesi ve gülümsemesiyle bir adım bana yaklaşırken kokusu her tarafımı sarmaladı.

Günün her öğününde beni utandırmak için uğraşmasına gerek yoktu. Benim biraz saflığım onun ise tek kelimesi yeterli oluyordu utanmam için. "Ben uyumaya gidiyorum," deyip yoluma devam ederken önüme geçip beni durdurdu. Çok yakındık.. Kendimi tutamayıp kollarımı çıplak beline dolamamak için dilimi kanatırcasına ısırdım.

"Benim odama mı gidiyorsun uyumak için?" Bunu da nereden çıkarmıştı? Odaların kapılarına baktım. Kendi odasının bu katta olması illa bu düşüncesini mi gerektiriyordu? Onunla uyuyacağı mı?

"Daha neler! Hülya ile uyuyacağım."

Lütfen artık başka soru sorma. Ağzımdan farklı şeyler çıkıyor hep.

"Hülya ile uyuma şerefini neye borçluyuz?" Hep bir şeyler soruyordu. Bu adam benden çok çok daha meraklıydı.

"Bu gece yalnız uyumak istemiyorum," dedim kısık sesimle. Umarım bu dediğimi yanlış anlamazdı. Aslında anladığı yanlış, doğru da olabilirdi. Geceleri yalnız uyumak istemiyordum. Hele de onsuz...

"Kabus mu görüyorsun sen yine?" diye sormasıyla gözlerimi yere indirdim. Hemen sonra ise bakışlarımı yeniden yüzüne diktim.

"Sen benim kabus gördüğümü nereden biliyorsun?"

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt