İnsanoğluna Yer Yok (Part 7)

89 20 0
                                    


Lenos ile Larokin arasında sınır teşkil eden ormana girmek üzereyken bir kez daha oynadı yüzüğüyle. İlkinde, yolunun bir insanoğluyla kesiştiğini görmüştü. Şimdiyse aynı insanoğlunun öldüğünü görüyordu. Bu kadar kısa aralıklarla bir şeyler gördüğü olmamıştı daha önce. Aynı kişiyi iki defa görmemişti ayrıca. Belki de bir dönüm noktasındaydı.

Bir patika yol ayrımında denk geldi insanoğluna. Yürüdüğü yolu çaprazlamasına kesen başka bir patika yolu takip ediyordu adam. Bir an görünmüş ve sonrasında kaybolmuştu. İki yolun kesiştiği noktaya ulaşınca tekrar gördü adamı. Aralarında yirmi otuz metre kadar mesafe vardı. Adamın yanlış yöne gittiğini anlamıştı çünkü Larokin limanına ulaşmak istediğini biliyordu bir şekilde. "Liman o tarafta değil," diye seslendi adamın arkasından.

Adam arkasını döndü. Bir eli istemsizce kılıcının kabzasına gitmişti çünkü limana ulaşmanın zorluklarını biliyordu. Temkinli bir şekilde Mihangel'in yanına geldi. "Oraya gittiğimi nereden biliyorsun?" diye sordu.

Zihin okuyabildiğini söylemek istemedi Mihangel. Cebinden bir kâğıt parçası çıkarıp adama uzattı. Larokin'e ulaşım yollarını gösteren bir haritanın kopyasıydı.

Kâğıt parçasını biraz inceledikten sonra, "Evet, bu haritaya göre yanlış yola sapmışım," dedi adam. "Ancak soruma yanıt alamadım. Larokin'e ulaşmaya çalıştığımı nasıl anladın?"

"Çünkü ben de oraya gidiyorum ve haydutların patika yolları kullanmadıklarını biliyorum."

"Sanırım, bu mümkün," dedi adam. İkna olmuştu.

Larokin, bir nevi gönüllü sürgün yeriydi. En azılı suçlular için bir son duraktı. Kaçacak başka yer bulamayan, kaçmaktan sıkılan ya da ikinci bir şans arayanlar için tek adresti.

Kanunsuzlar Şehri olarak anılıyordu Larokin. Hâlbuki geçen zaman içerisinde çok şey değişmişti. Şehir sınırları içerisinde suç işlemek yasaklanmıştı. İsyanın, itaatsizliğin, kanuna aykırı işlerin cezası; sorgusuz sualsiz idamdı. Elbette katı kurallardan hoşnut olmayanlar da vardı. Böyleleri, şehrin kurallarının işlemediği ormanda ikamet ediyorlardı. O sebeple; orman tehlikeliydi. Yine de bu tehlikeyi göze alıp, Larokin'e ulaşmaya çalışanların sayısı günden güne artıyordu çünkü Lucadra adalarına ya da kimsenin bilmediği gizli koylara gitmenin tek yoluydu liman ve herkes ikinci bir şansı hak ederdi.

Toplumlardan, krallıklardan izole edilmiş onlarca kıyı bölgesi vardı; belki tanrıların bile dikkatini çekmeyen küçük toplulukların bulunduğu yerleşkeler. Başladığı gibi sakince sona ermek kaydıyla temiz başlangıçlar için ideal yerlerdi. Öyle çok talep vardı ki bu yerler için... Kötülüğü bir araç olarak görenlerin sayısı, amaç olarak belirleyenlerden oldukça fazlaydı. Bir noktada, bu araçtan sıyrılmak istiyorlardı. Ne yazık ki kirli sayfaların muhatapları tarafından kovalanırken, temiz bir sayfa açmak kolay olmuyordu.

Tecrit edilmiş kıyı halkları, karanlık olduğunu tahmin ettikleri geçmişleri kurcalamadan, bu geçmişlerin sahiplerine kucak açıyorlardı. Kan banyosundan çıkmış kanunsuzlar da yerlerini bildikleri halde bu topluluklara zarar vermiyorlardı. Altın olmasa da yumurta veren bir tavuğu kesmenin anlamsızlığını bir deneme ile öğrenmişlerdi zamanında.

Hazırlığını yapmıştı Mihangel. Şifalı kremlerle dolu bir çanta taşıyordu yanında. Kanunsuzlar Şehrinde paranın bir hükmü olmadığını ve böyle şeylerin para yerine geçtiğini biliyordu. Eşlik ettiği insanoğlunun yanında ne götürdüğünü, kendini nasıl kabul ettireceğini bilmiyordu. Sormamıştı da. Tanıştıkları gibi hikâyesini anlatmaya başlamıştı adam. Belki bu sorunun cevabını da verirdi.

Mortedra 3 - Bir Tanrının Yükselişi (tamamlandı)Where stories live. Discover now