15. Bölüm

3.8K 308 39
                                    

Hani bazı insanlar vardır ya, yüzünü göremezsin, sesini işitemezsin ama varlığını her hücrene kadar hissedersin, onun için ettiğin duanın huzuru kalbinde bir çiçek gibi açar, güneş gibi doğar yüreğine, işte Yusuf o insanlardandı hayatım boyunca severken bile haya ettiğim kişiydi Yusuf.
Onun neyine vuduruldun derseniz, ben onun Yusuf'luğuna vuruldum. Sadece Yusuf'luğuna.

Belki hayalini bile kurarken yarım yamalak kurduğum, kurmaya çekindiğim anı yaşıyordum ve bunu artık hayal değilde gerçek hayatta bana nasip ettiği için Allah'a ne kadar şükretmem gerek?

Karşımda selamını vermiş bekliyordu öylece, kafamı indirdiğim için ağırlaşmıştı iyice ama sanki mümkünmüş gibi dahada eğmeye çalıştım kafamı sesimi kontrol etmeye çalışırken aldım selamını.

"Aleykümselam ve Rahmetullah." duyup duymadığından emin değildim.

"Buyrun oturun lütfen." kadifemsi sesi ile yönlendirdi beni, bense bunu bekliyormuş gibi hemen oturdum arkamdaki koltuğa. Kendiside karşıma yerleşince bir müddet sessizce bekledi. Bense sesimi yutmuş gibi içimden bile konuşamıyordum.

"Bismillahirrahmanirrahim.." dedikten sonra derin bir nefes aldı.

"Öncelikle kendimi tanıtayım. Adım Yusuf yirmi altı yaşındayım. Annem ve Babam ile beraber yaşıyorum. İkitane kız kardeşim var. İslami ilimler mezunuyum, Aksa vakfında hocalık yapıyorum... Dört sene önce yurt dışında çıkmıştım, bir yıl önce döndüm mecburiyetten, şimdi iyiki dönmüşüm diyorum.. " yüzüne bakmasamda tebessüm ettiğini hissetmiştim.
" Imm şeyy.. Yurt dışı olayını açmak gerekirse.. Riyadan Allaha sığınırım bir kaç arkadaş vesilesi ile Allahın her Müslüman üzerine farz kıldığı ameli yerine getirmeye gittim lakin nasip o ya, Çeçen dağlarında girdiğimiz bir sıcak savaşta bacağımdan yaralandım, beni Türkiye'ye yolladılar.. Sonrada (elindeki değneği oynatarak) bana yoldaş oldu bu cansız nefessiz şey. "dedikleri ile istem dışı bir halde kafamı kaldırdım elinde tuttuğu değneğe bakıyordu, sonra benim baktığımı hissetmiş olacak ki kafasını bana çevirdi ben gözlerimi çekemeden o çekti gözlerini hemen. Ama gözlerindeki o manalı bakış beni sersemletmişti bile. Gene bir müddet sessizlik oldu aramızda.

"Sormak istediğiniz bir şey varsa buyrun?" demişti. Kendimi tanıtmam lazım benimde, ama kelimeler sanki damağıma yapışmış gibi çıkmıyordu ağzımdan. İçimden besmele çekip kendimi cesaretlendirdim.

"Ben Zehra." dedim yanlızca. Ben Zehra diyeyim sen anla dedim lakin devam etmem gerekiyordu.
"Yani adım Zehra, yirmi üç yaşındayım. Yanlız yaşıyorum yani yanlız yaşamaya yeni başladım.." peki ben başka ne anlatacağım ki, veya nasıl anlatacağım! Nasıl derim ki annem ve babam yaşıyor ama ben onlardan uzak, onlar kalbimden ırak diye.

"Sizin sormak istediğiniz bir şey var ise..?" demiş susmuştum. İki kelimeyi bir araya getiremeyecek kadar acizdim işte.

"Ben sizin söylemek isteyipte söyleyemediğiniz herşeyi biliyorum Allahın izniyle." şaşırmadım aslında, bilir tabi Hasan ona herşeyi anlatmıştır hiç şüphesiz.
"Yani sizi son gördüğümden bu yana yaşadıklarınızdan haberim var... Zehra hanım" adımı ağzından duymam ile bir ürperti hissettim bütün algılarımı açıp dinlemeye devam ettim.
"Zehra hanım, ben sizi son gördüğüm günden sonra aradım hemde çok aradım, sonunda Allahın izni ile arkadaşınız ve Hasan kardeş ile karşılaştım onlardan adresinizi almak kolay olmadı ama sonunda adresinizi ögrendim ve geldim ki size mektubumda dediğim gibi defalarca sizi aradım aynı sokaklarda ama bulmadım, sizinle haberleştikten sonra babanıza gidiyordum ki karşıma bir kaç adam çıktı beni engellediler, o engellere takılmadan gelmek çok isterdim ama olmadı... Allah o günü erteledi ve ben gelemedim. Geldiğimde ise sizin evlenmiş olduğunuzu ögrendim. Bu durumda bana gösterilen tek yol gitmekti. Hakkınızı helal edin.. " söyledikleri ile gözlerimden yaşlar firar etmişti, onun ise konuşurken sesi titriyordu. Ellerimi bir iki defa yüzüme sürüp kurulamaya çalıştım, mahremim olmayan birinin karşısında ağlamak hiçte hoş değildi.

ZEHRA  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now