chapter six

5.3K 360 171
                                    

Bir idol olmakla doğru şeyi mi yapmıştım bilmiyordum. Kalabalık ortamlar anksiyetemi tetikliyor, güzel ve zayıf kadınlarla çevrili olmak tuvalete gidip kusma isteğimi arttırıyordu.

Elimdeki kuru üzümlü keki yavaşça aldığım yere geri bıraktım. Seol'ün orta yerinde son derece pahalı ve lüks bir otelin kral dairesindeydik. Evet, gerçekten. Para da YG başkanın cebinden çıkıyordu.

Jeon Jungkook’un açıklamasından sonra ellerim titreyerek başkanla kavga etmiş, zavallı Jungkook köşede beni izlerken ortalığı birbirine katmıştım. Ardındansa bunun kariyerim ve grubum için iyi bir şey olduğuna ikna edilmiştim. Tabii bu hayatta hiçbir şey bedava değildi.

Bunun benim için çok önemli bir karar olduğunu, düşünmek için bazı arkadaşlarımla buluşup konuşmam gerektiğini söylemiştim. Bazı arkadaşlardan kastım tabii ki de WhatsApp'taki Maknae Line grubumdu. Medyaya haber olmayalım diye canım başkanım zahmet ederek bizim için bir kral dairesi tutmuş ve sınırsız oda servisi sağlamıştı.

Yanımda Lisa'yı da getirdiğime tam da bu yüzden pişman oluyordum çünkü sürekli bir şeyler sipariş ediyor, ardından yanıma gelip "Unnie, şirketin parasını biz kazandırmıyor muyuz? Yani şimdi bu yemekler hep bizim cebimizden mi çıkıyor?" gibi garip garip sorular sorarak vicdan azabı çekiyordu.

Yine de Lisa dışındaki herkes eğleniyor gibiydi. Jisung, Ren ve Yugyeom birbirleriyle güreşerek güç gösterileri yapıyordu. Tzuyu ve Nancy yatağa uzanmış hararetle bir şeyler tartışıyorlardı. Yeri ise Lisa ve benimle birlikte yiyeceklerin yanındaydı ve dünyanın en rastgele sohbetine dahil oluyordu.

"Hani bence mesela turuncu çok iyi renk ama bana yakışmıyor."

Yeri, kafasını iki yana salladı. "Saçmalama, bi' ara turuncu yapmıştın saçını çok iyiydi bence. Netizenler bile beğenmişti."

İlgimi kaybettiğimde odadaki kaosa döndüm. Erkekler gerçekten bebekti.

Güreşen üçlünün de dikkatini çekebilmek için müziğin sesini biraz kıstım ve odaya bağırdım. "Maknae line, toplanın!"

Kendimi Kaptan Amerika gibi hissetmeme sebep olacak bir ciddiyetle anında çevreme toplanan arkadaşlarıma baktım. Bu, birbirimizi topluca ilk görüşümüzdü. Hepimiz daha önceden tanışıyorduk ve birkaç kişilik gruplar halinde takılmışlığımız olmuştu ama hiç bu şekilde bir araya gelmemiştik. Benim kariyerimi tartışmak için hepsinin tek bir aramada bir araya gelmiş olması beni çok duygulandırıyordu...

Hızlı hareketlerle az önce Nancy ve Tzuyu'nun yatıyor olduğu yatağın üstüne çıktım ve elime aldığım bardağı ters çevirip megafon olarak kullandım.

"Dostlarım... Bugün burada toplanma sebebimiz, benim Jeon Jungkook'la kamera ilişkisi yaşama konusunda bir karara varmaya çalışmam." Arkadaşlarımdan alkışlar ve tezahüratlar yükseldi. Megafonumu indirdim. "Bu anlaşmanın iyi yanlarını listeliyorum;"

Cebimden telefonumu çıkarıp yolda hazırladığım listeyi okumaya başladım.

"Bir; bu benim ve grubumun adını duyurmak için çok iyi bir fırsat." Fısıldaşmaları duydum. "İki; süper yakışıklı ve tatlı bir adamla sevgili rolü yapıyor olacağım." Sesimdeki heyecanı bastırmaya çalıştım ama Lisa'nın hafif sırıtışından anladığım kadarıyla başarısız olmuştum.

"Üç; şu Tanrı tweetini atarak sıçtığımı Jungkook'u görmezden gelerek sıvamamış olacağım." Bu tweet işi inkar edilemeyecek kadar somut bir kanıttı. Yani, ben çıkıp aramızda bir şey yok desem zaten kimse inanmayacaktı. Hiç yoktan yere piyasadaki güvenilirliğimi kaybetmenin alemi yoktu, değil mi?

the Goddess ☬ rosékook ✓Where stories live. Discover now