İSTİHBARAT VE TAKTİK

26 2 0
                                    


688 - Nisan

Tervel Han atının yularını birden çekip sağ elini hışımla kaldırdı. Ordu birden durdu. Gözünü kısıp kaşlarını çatarak bir şeye odaklanır gibi elini siper etti yüzüne. Uzun çalılar, ağaçlar saklanmaya idealdi.Esen rüzgar hala başını ağrıtıyordu. Elindeki yuları tuttu ve birden bir hareketlilik dikkatini çekti. Öfkeyle haykırdı :

" Kalkar ! "

Bir atlı sert bir mahmuz vurarak yıldırım gibi ulaştı yanına.Ve el vurup selam verdi. Tervel Han yakasından tutup atıyla beraber sarstı çaşıtı :

" Bu zırhlılar vadiden geçmeyecek miydi ? Benimle alay mı edersin bre !"

Kalkar tir tir titremeye başladı.

" Beyim and olsun ki oraya doğru ilerlediler. Selikos denen süs köpeği bilhassa casusunu Slavlara gönderip arkadan vuracaklardı bizi. Şaşırtmaca yapacaktı ben de hızla size yetiştirdim."

Alnı terlemiş,atının üstünde korkudan zor duran çaşıta baktı Tervel. Gözlerinden alev çıkarcasına bağırdı:

" Belli nasıl şaşırttığı Kalkar belli ! Oyun mu sandın sefere çıkmayı? Slavlar iki ateş arasında kalacak. Biz de obadan ayrıldık! Obaya bizden daha yakınlar. Tez vadidekilere ulaş,hepsini obaya gönder. Bizden önce onlar obada olacaktır. Obaya Selikos geldiğinde arkasından anca yetişiriz. Haydi Kalkar haydi ! "

Kalkar telaştan el vurmayı unutup döndüğü gibi doludizgin sürdü atını. Kafasına vuruyordu giderken.Toz bulutu kaldırarak ilerledi. Tervel Han, kenarlık alana yanaşıp kamp kurulmasını ve mümkün oldukça az ateş yakılmasını emrederek indi atından. Selikos yaman çıkmıştı ...

------------ --------------

" Bana bak asker ! "

Tüm ordu sert bir selam vererek komutanına döndü.

Selikos ucunda mor bir tüy olan mızrağını kaldırarak ordusunun ön safının önünde atıyla koşmaya başladı.

" Bu yabanileri buradan söküp atacağız. Bunu biz yapacağız ! Hepiniz vatansever askerlersiniz. İmparator sarayında üzüm yiyip, şarap içerken siz cennet için savaşıyorsunuz !"diye kükredi.

Tüm ordu kalkanlarını kaldırarak çınlattılar meydanı.

"Benimle basit casus oyunlarına giren Bulgar ahmakları ise obalarına girdiğim zaman anlarlar Romalıların zekasını ! Şimdi Slavları atacağız fakat emrim şudur : 

Herkes savaş başladıktan sonra ben geri çekileceğim zaman ileriye var gücüyle atılsın. Sol cenah dağılmış gibi yapacağız. Sağ cenahtan ise Tervel'in vadiden beklediği zırhlıları gönderip avucumda ezeceğim hepsini ! "

Askerler komutanının zekasına ve cesaretine haydan kalmış şekilde bağırıp tezahüratlarda bulunuyor, coşkuyla emri bekliyorlardı.

Selikos mızrağını kaldırdı ve tüm ordu harekete geçti. Kılıçları ve zırhları öyle parlıyordu ki Slavların paçavra gibi kıyafetlerine yansıyordu. Slavlar var gücüyle saldırıp merkezi yardılar. Selikos'un suratında bir gülümseme vardı. Sol kanatta ise henüz hareketlilik yoktu.

"Oyalayın,oyalayın ! "

Selikos atını çevirip sol tarafa yanında yüz kişiyle beraber koşturdu. İlerleyen Slavlar bu ani hareketi beklemediğinden sarsılmış ve geri çekilmeye başlamıştı.Slav komutanı Selikos'u parmağıyla gösterip orduyu buraya şiddetle kaydırdı. Şimdi tam zamanıydı diye düşünüp merkezi sola kaydırarak kaçmaya başladı. 

Tüm mızraklı birlikler sola geçmiş, okçuları ise Slavlılar tarafından ezilmeye başlanmıştı. General, göz ucuyla ileriye bakıyordu. Gelmişlerdi. 

Selikos sert bir nara atarak tekrardan geri çekildi. Slav komutanı yetişemiyordu bu manevralara. Takviye birliklerini çok geç fark etmişlerdi. 

Birden sert bir emir Slavların hepsinin kafasını çevirmesine sebep oldu. Etrafları sarılmış ve uzun kılıçlı askerler kafalarında sert miğferleriyle hafif zırhlı Slav piyadelerini biçmeye başlamıştı. 

Selikos atından indi ve elinde mızrakla beraber koşmaya başladı. Sağından bir kılıç darbesini daha havadayken kabzasından yakaladı ve terstten çevirip böğrüne sapladı. Slav komutanı atında tedirgince beklerken iki kanadının da dağıldığını ve tüm kuvvetlerini yığdığı kanadın ağır zırhlılar tarafından kağıt gibi yırtıldığını görüyordu. 

Bitmişti her şey, tam kaçmayı düşünürken atına saplanan mızrakla beraber yerde buldu kendini. Selikos atının altında kalan komutana bakıp kılıcını çekti ve sertçe aldı boynundan. Mızrağı saplayıp var gücüyle havaya kaldırdı kellesini. Slavlar mağlup edilmişti. 

Selikos Bulgarları sürüp kendi verasetini başlatacaktı.Askerler sancaklarını meydana dikmiş ve zafer naraları atıyorlardı. Şimdi istediği olmuştu. İmparatorluk düzeninde her şeyi kendisi kurmuştu. Planladığı gibiydi . Geri döndüğünde kendisi hayallerine kavuşacaktı. Geriye tek bir adım kalmıştı. Umutla gökyüzüne baktı.

Tiz bir ses düşüncelerinden uyandırdı Selikos'u. Ne olduğunu anlamak için ilerlerken bir asker koşarak : " General ! Bu boru sesleri bizimkilerden değil." diye bağırdı.

Sahiden de değildi. Selikos'un suratındaki gülümseme birden öfkeyle yer değiştirmişti.

Selikos nutku tutulmuş gibi bakıyordu. Tepede fazla olmasa da tahminen 2 bine yakın asker pervasızca yamaçtan aşağıya bakıyordu. Oyun oynayayım derken düştüğü bu durum çok sinirlendirdi onu. Ordu savaştan daha yeni çıkmıştı. Sinirden dudağını kanatmış, dişlerinin arasından hırlayıp, kafasını sallayarak sürdü atını.

" Tervel ! "

Tervel Han'ın BulgarlarıWhere stories live. Discover now