Kalkar !

16 1 0
                                    


Atın koşumlarını sertçe çekip durdurdu atını. Derin bir nefes aldı. Atının bacakları damar damar olmuş,kendi yüzü de kızarmış ve donmuştu. O hızda giderken nefes alıp vermesi dahi işkence gibiydi. Elinden geldiğince hızlı gitmeliydi fakat atı buna dayanmayacaktı. Biraz dinlenmek için ıslak olmayan bir yere oturdu.

Nemliydi fakat bunu düşünemezdi şimdi. Dünden beri yağan yağmur ve vuran ayaz şimdiden ciğerlerini hasta etmişti. Bir ateş yaktı ve kıyafetleriyle önünde durarak kurulanmaya başladı. Atın ayakları altında kırılan dallar dışında bir ses yoktu.Biraz sonra at da yanaşır gibi oldu ateşe.3 gündür çok az dinlenerek gece gündüz yol gitmişti. Vadide kurulan kampı gördü dumanları tütüyordu...

"Kalkar ! Kalkar geldi !"

Balhur kollarını açmış sarılmaya yeltenirken bir sorun olduğunu hemen anladı.Ensesinden tutarak :

- Ne oldu yiğidim sana nedir bu ahvalin ?

Kalkar utancından zorlukla mırıldanırcasına konuştu :

-Vadiye zırhlı falan gelmeyecek. Obaya dönün Romalıları Tervel Han tutacak fakat fazla dayanamazlar.Slavlar da perişan oldu.Tez dönelim geriye.

Balhurun bıyıkları diken diken olmuştu.

"Bir kötü haber de bendendir Kalkar." diyerek elindeki kağıdı gösterdi.

Kağıdı okudukça Kalkar ağlayacak gibi oldu. II.Justunianos,Hazar prensesiyle evleniyordu. Olası bir ittifak yerini yeni bir düşmana çevirmişti.

"Kalkar okçular burada, senden önce 400 kadar süvari de geldi. Biz de buradayız. Beserabya'da bin kişi daha var. Ben derim ki Tervel Han başımızda olsun olmasın. Öleceksek de onları da yanımızda götürelim.

Kalkar hırstan dişlerini gıcırdatıyordu. Obaya doğru bin kişiyi geçmeyen İtil Bulgarlar'ı belki de kader yürüyüşlerini yapıyorlardı.

------ ------- ------- ------

Selikos ordusunun yorgunluğunun farkındaydı. İki büyük zafer kazanmıştı. Fakat gittikçe tedirgin oluyordu. Tek umutlandığı olay ise Hazar Devleti ile tekrar akrabalık kurulmasıydı.Tervel Han ise tüm dirayetiyle ayakta dimdik yürüyordu. 

Arada atına bindiriyorlar, arada da yürütüyorlardı. Yaklaştıkça çadırları görür gibi oldular. Sabahı beklediler ve ateş yakmadan titreyerek yerleştiler. Selikos postuna uzanmış sadece kendi ateşi yanıyor ve koskoca ordudan tek bir duman tutuyordu.

Tervel Han ayaklarını uzatmış ve bir direğe bağlanmış şekilde yarı gözleri kapalı yatıyordu. Ağzı bağlıydı ve içi içine ağlıyordu.Başında 4 nöbetçi arada ona doğru sırıtarak bakıyordu. Kederinden başını direğe hafif hafif vuran Tervel kendi tıngırtısından başka bir ses duydu. Gözlerini dört açarak etrafa baktı.

Sağ tarafından çok derinlerden bir acı ses duydu. Hafif ayak sesleri duyuyordu. Çamurlu toprakta adım sesleri ve askerlerin kendi aralarında soğuktan dem vurmalarından başka bir şey değil diye düşündü ilk başta. Derken bir ok saplandı yandaki askere. Askerler dönemeden biri daha düştü. Gölgeden çıkan birisi, iki elinde çift hançerle Tervel'in arkasındaki askere doğru saldırıp boynunu keserek indirdi.Uzaktaki askere ise diğer elindeki hançeri fırlattı. Ve bir el ağzındaki bezi söktü attı.

"Çok yaşayasın sen Kalkar."

Kalkar gece karanlığından istifade ederek vadiden gelen askerlerle çevresine yerleşmiş ve gözcülere tek başına sabotaj yapmıştı. Tervel Han'ı ise uzaktan elleri bağlı şekilde Balhur görmüştü. Hemen ellerini çözdü ve sessizce fısıldadı :

" Beyim çevrelerine yerleştik. Esir alınman canıma dokundu.Bunlara derslerini verelim de çıkartıp atalım yurdumuzdan. Biz obadakilere haber uçurduk. Sabah ordu hazır şekilde karşılarında olacak fakat biz de arkadan karşılarında olacağız. Hala ümit var.

Sabahın ayazından daha soğuk bir haber Selikos'un kapısındaydı.

" Komutanım Tervel Han kaçmış. Ordu karşımızda dikildi. Arkadan da sarmışlar. Ne yapacağız ?

Selikos elinde kupayı düşürdü. Tüm postu şarap olmuştu.

"Nasıl kaçar ahmaklar. Elleri bağlı adam nasıl kaçar ? Nasıl arkamızdan dolanırlar. Nerede bu nöbetçiler ? Derhal 50 süvari hazırda beklesin ! Ordu hazırlansın çabuk çabuk !"

Selikos dikkatlice baktığında tek elinde balta bir atın üstünde Tervel'i gördü. İki elini yana açarak ordusunu gösterdi ve suratında bir gülümseme vardı.

Tervel Han'ın emriyle borular çalındı ve henüz toparlanamayan Roma askerlerine çullanıldı. Selikos siper alacağı yeri şaşırmıştı.Oklar üzerinden vızıldıyordu. Askerleri bir bir düşüyordu. Ağır zırhlı Romalılar yerleşemeden Bulgar süvarileri kamp alanını basmışlar ve çoğunu indirmişlerdi. Selikos ise tekrar baktığında Tervel hala tepedeydi. Bu kez oyuna kendisi gelmişti. Savaş kaybediliyordu. Daha doğrusu bir baskındı bu. Romalılar bu ani çift taraflı saldırıya cevap veremeden kapana sıkışmıştı çoktan.

Selikos hazırda bekleyen süvarileriyle derhal kaçmaya yeltendi fakat karşısına garip giyinimli bir asker çıktı. Dikkatlice baktığında ise ..

"Sen bu savaştan kaçan seyis değil misin ? " diyerek korkusunu belli etmemeye çalıştı Selikos. Kalkar atının üstünden Selikos'a konuştu :

-Senin süvariler yorgun düşmüşler süs köpeği. Yerde uzanıyolar, gidip bi ...

Lafını bitiremeden bir ok Kalkar'ı sarstı. Selikos dahi şaşırmıştı buna. Derken ikinci bir ok atından düşürdü. Selikos hızlı bir şekilde atına bindi. Tervel atını hızlıca sürse de yetişemedi. Kalkar'ı tuttu ağzından kan geliyordu.

"Benim yüzümden oldu beyim.Hepsi benim yüzümden affet beni."

Bu esnada Selikos ile birlikte kaçabilen 5,6 süvari dışında yaşayan kimse kalmamıştı. Bulgar tarafında ise 700e yakın asker ölmüştü.

Tervel savaşı kazanıp obasını korusa da, yüzlerce hatta binlerce asker öldürse de Kalkar ölmüştü. Oba derin bir yastaydı. Tervel babası Asparuh'tan sonra kimse için böyle ağlamamıştı. Obaya geri dönüldüğünde ise derin bir sessizlik vardı. Kalkar, Tervel Han'a yanlış istihbarat verse de uzatılmış bir şekilde Roma ordusunun obasını yakmasına izin vermemişti. Bu kendi canı pahasına dahi olsa.

Ruhu şad olsun...

Tervel Han'ın BulgarlarıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon