III. Aşk tesadüf işi değil, kader işidir. ❄

15.8K 545 63
                                    

III

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

III.

Aşk tesadüf işi değil, kader işidir!

"İki insanın karşılaşması tesadüftür, ikinci karşılaşmaları kaderdir. Üçüncü karşılaşmaları ise işarettir."

Çok uzun sürmeyen daha doğrusu aniden bastıran yağmur yüzünden biten Ankara gezisinden sonra eve dönmek için çağırdığımız taksi ile eve geri döndük. Taksi apartmanın önünde durduğunda ücreti ödeyip aşağıya indik. Yağmurun hızı şiddetlenmişti. Dışarıya adım atar atmaz bedenimize hücum eden yağmur damlalarından koşarak kaçmaya çalıştık. Soluk soluğa apartmandan içeriye girdik. Sırılsıklam olmuştuk.

"Hay lanet olsun ya! Şu halime bak! Donuma kadar ıslandım!" Gül isyanla yakınıp üzerindeki şişme pembe montu çıkardı. Montu silkelediği sıra su damlaları beton zemine sıçradı. Başımdaki bereyi ve deri ceketimi çıkardım bende. Şuanda Gül'den bir farkım yoktu. Zira bende donuma kadar ıslanmıştım. Birlikte asansöre ilerlerken Gül başındaki pembe bereyi de çıkardı. Elindeki çantalı poşetlerde yağmurdan nasibini almıştı maalesef. Asansörde yerimizi aldığımızda Gül ofladı.

"Keşke çıkmadan önce şemsiye alsaydım, ama kahretsin ki unuttum!" diyerek kendine kızdı. Söylenip duruyordu ve bu hali ile nazlı bir kız çocuğunu andırıyordu. "Tamam sakin ol, olmuşla ölmüşe çare yok." Dedim ıslak saçlarımı arkaya doğru savururken. Gül gibi bende yanımda şemsiye barındırmayı akıl edememiştim maalesef. Ve ihmalkârlığımızın bedelini donumuza kadar ıslanarak ödedik. Yağmuru severim ama ıslanmayı sevmiyorum. Bünyesi zayıf biriydim ve nezle ya da grip olabilirim. Asansör dördüncü katta durduğunda koridora adımladık.

"Kızlar bu ne hal?" sağımızdan gelen ses ile oraya döndük. Gülben abla elinde fırın tepsisi ile kapıda duruyordu. Gül yönünü yengesine çevirerek elleri ile kendini gösterip, "Maalesef ki yengeciğim yağmura yakalandık. Ve donumuza kadar ıslandık." Dedi mağdur bir tonla. Gülben abla ikimize bakıp hafifçe tebessüm etti. "Sana yanına şemsiye al demiştim değil mi?" 'ben demiştim' edasıyla Gül'ü süzüp konuştu. "Çabuk gidip üzerinizi değiştirin ve saçlarınızı kurutun. Önce üşütür, sonra hasta olursunuz." Gül yengesinin öğüdünü yerini getirmek için hemen harekete geçti. Hâlâ daha açık duran evlerinin kapısına ilerledi. Omzu üzerinden bana dönüp, "Üzerimi değiştirip geliyorum." Diyerek içeriye süzüldü. Ardından kapıyı kapattı. Gülben abla ile baş başa kaldığımız vakit, "Bizde dikilmeyelim yalı kazığı gibi koridorda. Size geliyordum, annen benden soğuk baklava yapmamı rica etmişti. Onu getiriyordum." Dedi.

İkimiz birlikte bizim evin kapısında dikildiğimizde cebimde duran anahtarlığı çıkartıp deliğe yerleştirip bir defa solumda duran Gülben ablaya doğru çevirdim. Kapı kilitli olmadığı için kapı ilk denememde açıldı. Önde ben arkamdan Gülben ablayla birlikte içeriye girdiğimizde Gülben abla kapıyı kapatıp ayağındaki terliği çıkarttı. Ona bizim ev terliklerimizden bir tanesine verdim. "Teşekkürler." Deyip terliği giydi. O dar holde ilerleyip mutfağa girdi. Bende ayağımdaki botu çıkarıp dolaba koydum. Ardından seri bir şekilde odama ilerledim. Üzerimdeki ıslak kıyafetler rahatsız etmeye başlamıştı. Odama girer girmez kapıyı kapattım.

SOĞUK KENT [Soğuk Şehrin Soğuk Adamı]Where stories live. Discover now