doksan üçüncü

2.3K 254 63
                                    

Elimde bavul, öylece etrafa bakınıp Taehyung'u arıyordum. Zaten başım çok ağrıyordu, bir de onu bulamazsam gerçekten fena olabilirdim.

"Jungkook!" Arkamdan gelen sesi duyduğum gibi dönmüştüm. İşte, oradaydı. Sevgilim, kokusunu özlediğim Mariana tam karşımdaydı. Bana doğru öyle bir koşmuş, yanaklarımı kavrayıp öyle bir öpmüştü ki beni hiçbir şey idrak edemeden öylece kalakalmıştım. Çok geçmeden öpüşüne karşılık verdiğimde ise ellerim çoktan belini kavramıştı. Tanrım, onu öyle özlemiştim ki... Şurada durup saatlerce sarılsam dinmeyecek gibiydi bu.

"Ah, Jungkook. Jungkook, güzel balık sevgilim benim." Yüzümde öpülmedik yer bırakmamıştı resmen. Gülüp duruyordum çünkü böyle mutlu olduğum an çok azdı hayatımda. Sıkıca sarıldım ve burnumu boynuna sürttüm, elleri sırtımda geziniyordu.

"Taehyung, o kadar özledim ki seni."

"Ben de, ben de sevgilim." Tekrar kısaca öptüğünde bu defa daha iyi karşılamıştım onu. Söz konusu Taehyung olunca ne kadar zaman geçtiği hiç önemli olmuyordu. Heyecanım ilk günkü gibiydi hala.

"Hadi, evimize gidelim."

Sıkı programı nedeniyle mezuniyetime gelememişti. Çok üzülsem de ona belli etmemiştim. Sonrasında Seul'deki evimizi satın almıştık, Ryuji liseyi Seul'de okumaya karar vermişti çünkü. Bir sene sonra taşınacak olsa da o evi kaybetmek istemiyorduk.

Bir ay evde kalmıştım çünkü ailemi tekrar ne zaman ziyaret edebilirdik, belli değildi. Bu zamanda bazı eşyalarımı önden göndermiştim, bir de bir onlarla uğraşmak istemiyordum. Evden ayrılmak ise zor olmuştu, üniversite gibi değildi çünkü. Annem çok ağlasa da artık burada yaşayamayacağımı biliyordu. Taehyung'un teyzesi bile ağlamıştı, sadece bana göstermemeye çalışmıştı.
Sonunda ise buradaydım, yorgun bedenimi umursamadan Taehyung ile yeni evimizi geziyordum.

"Diğer odadaki yatağı buraya taşıyacaktım ama daha büyük bir tane aldım. Tam camın karşısında, senin istediğin gibi. Şimdi yaz olduğu için daha da ışık alır burası, çok güzel olur." Eve geldiğimizden beri elimi bırakmıyordu. Tek kelime etmeden onu dinliyordum sadece, öyle heyecanlıydı ki.

"Neyse, en üst kata sonra bakarız. Yemek ye ve hemen yatalım, gözlerin kapanacak neredeyse."

"Uyuyacak mıyız?" Yaklaşıp şakağımı öptü, bir yandan da boynumu okşuyordu.

"Sevgilim, çok yorgunsun. Yatağımızda, beraber uyuyalım hm?" Dayanamayıp sarıldım sıkıca.

"Bir daha böyle ayrı kalmayalım, beni asıl bu yoruyor. Bu son dedikçe hep bir şeyler çıkıyor, istemiyorum artık." Dudaklarının değdiği her yeri öpüyordu ben konuşurken. Omzumu, boynumu, yanaklarımı.

"Olmayacak artık. Olmasına izin vermeyeceğim." Başımı sallayıp ayrıldım ondan. Gözlerime öyle güzel bakıyordu ki uyuyup bu anları heba etmek istemiyordum hiç.

"Duş almak ister misin?"

"Hayır, hiç halim yok. Dediğin gibi yapalım, yiyip uyuyalım."

"Tamam, bebeğim."

Yemekten sonra üzerimi değiştirmiştim ama sanki saatler sürmüş gibiydi. Uçak biletini buraya akşam gelecek şekilde ayarlamak çok iyi olmuştu. Aksi takdirde etrafta hayalet gibi gezinebilirdim. Bavulumdaki tişörte uzandığımda Taehyung gelip elimden aldı.

"Gel." Önce kollarımdan geçirdiği tişörtü kafamdan soktu. Onun benimle ilgilenmesini çok özlemiştim.  Tişörtü aşağı çekmesini beklemeden göğsüne yatıp onu yatağın içine sürükledim.

mariana'da nemoDonde viven las historias. Descúbrelo ahora