gerçek vedalar,

5.9K 632 400
                                    

duman, ah.

yazardan.

1 yıl sonra.

&

Adam, sakin ama tempolu adımlarıyla mezarlığa girdi. Artık onu tanıyan güvenlik, ses çıkarmadan gazetesini okumaya devam etti.

Ezbere bildiği yolu adımlarken hızlı davranıyordu. Aradığı şey radarına girdiğindeyse yavaşladı. Sıkıntıdan elindeki çiçeği sıkmaya başladı.

Başındaki kapüşonu ve gözlüğü indirirken, mezar taşını okşamaya başladı. Vücudunun derinliklerine hapsettiği duygular, burada gardını indiriyordu ve adam bundan çok şikayetçiydi.

"Özür dilerim," Buraya her geldiğinde yaptığı gibi ilk yaptığı şey özür dilemek olmuştu. "Özür dilerim, Şira."

"Tam 1 yıl oldu bugün sen gideli," Boğazı düğümlendi adamın, konuşamadı. Yutkundu ve devam etti. "Herkes öldüğünü söylüyor," Toprağı sıktı hafifçe. Ama onun canını acıtıyor olma düşüncesi aklına geldiğinde hemen kendini toparlayıp toprağı okşamaya başladı. "Ama sen sadece inandığın cennete gittin. Yıldızlarına. Değil mi, Şira? İzliyorsun beni? Bizi?"

Kendisine cevap verir gibi yağmaya başlayan yağmur, yüzünü ıslatırken gülümsedi. Derin bir nefes alıp gözlerini elinde sıktığı çiçeğe çevirdi. Buruk bir gülümsemeyle çiçeğin paketini açıp tek tek mezara yerleştirmeye başladı.

"Bak en sevdiklerin, mor karanfiller," Adam, o gittikten sonra A'dan Z'ye her şeyini araştırmıştı. Neyi sever, neyi sevmez, hepsini. Her şeyini biliyordu. Ama şunu da biliyordu ki, şu an bunların hiçbir anlamı yoktu.

O an gök, yarılırcasına gürlemeye başladı. Adam kafasını yukarı kaldırıp samimiyetten uzak bir şekilde gülümsedi.

"Görüyor musun, Şira? Bulutlar bile ağlıyor halime. Görüyorsun, değil mi?

Elini isminin olduğu yerde gezdirdi. "Bir şarkı var, tanıdığım en güzel kadına diye başlıyor. Ben seni hiç tanımamama rağmen, daha doğrusu öyle sanmama rağmen her gece yıldızlara bakarak sana fısıldadım o şarkıyı. Duydun mu hiç beni?"

Bir şimşek daha çaktı.

"Yanında olabilirdim," Boğazını temizleyip devam etti. "Aşkına inanıp sana destek olabilirdim," Gözünden akan bir damla, yüzünden sıyrılıp toprağa karışırken kendine olan sinirinden sessizce bağırdı. "Yaşanmışlıklarımı arkamda bırakabilirdim!"

Gözyaşları yağmura karışırken, adam daha fazla dayanamayarak titrek dizlerinin üstüne çöktü.

"Hepsi benim yüzümden. Eren'in söylediği gibi, hepsi benim yüzümden." Sessiz sessiz gözyaşı akıtırken o mezarda, yağmur da ona eşlik edercesine yağıyordu.

Titreyen ellerini çamurlaşan toprağa değdirip gözlerini kapattı ve sakinleşmeye çalıştı. "Bu arada, annen seni çok özlemiş. Sana söylememi istedi," Mezar taşına yaklaşıp bir sır verir gibi fısıldadı. "Her gece gökyüzüne bakıyor, seni görebilmek için, biliyor musun? Annen seni gerçekten çok özledi."

Derin bir nefes alıp devam etti konuşmaya, onun dinlediğini düşünerek. "Eren bana hâlâ kızgın, ve sanırım beni hiç affetmeyecek. Hak veriyorum ona, ben de kendimi hiç affetmeyeceğim çünkü."

Gözlüklerini taktı ve kapüşonunu kafasına geçirdi. "Hani demiştin ya, bir filmin veda sahnesi gibiyiz, daha kavuşamamışken veda ediyorum sana diye. Ben o sözleri zihnime kazıdım, ismini kalbime kazıdığım gibi."

Gözlerini siyah bulutlara çevirip gülümsedi. "Vedalar ve ölümler, yaralar ve merhemler gibidir. Gideni huzura erdirirken kalanı yıkar. Bunu bana sen öğrettin, teşekkür ederim sana. Ve özür dilerim, sana öğrettiğim tek şey, acı olduğu için."

Son bir kez daha mezar taşını okşadı kızın. "Seni izlediğim gecelerde gökyüzünden göz kırp, tamam mı?"

Bu ihtimale gülümsedi.

"Şimdi gidiyorum, sevgilim. Ama veda etmiyorum. Çünkü vedalar, sadece gözüyle sevenler içindir. Gönlüyle sevenler asla ama asla ayrılmaz. Biliyorsun."

Ve ardından asker selamı verdi. "Hoşçakal, renksiz kadın."

O gün yağmur dindi, fakat adamın yüreğindeki fırtına asla dinmedi.

vedalar, koca bir ömrün küçük cenazeleridir. siz siz olun, hiç veda etmeyin. her gün bıkmadan ve usanmadan merhaba diyin sevdiklerinize.

bir filmin tanışma sahnesi gibi.
her gün.
yeniden.
tanıyın birbirinizi.
ilkmiş gibi.
ama asla sonmuş gibi değil.

renksiz bir kadın | textingWhere stories live. Discover now