36.Bölüm

7.7K 497 359
                                    

Eurielle-Hate Me

♧ Yedi Yalancı ♧

Zaman.

Bazen ilaç, bazen düşman gözüyle bakılan, dur denildiğinde durmayan, geç denildiğinde geçmeyen insanoğlunun bizzat elleriyle yarattığı lanetiydi. Silikleştiği ve değersizleştiği vakitler gelse de zaman yaşamın merkezidir. Zaman kontrol demektir çünkü. Ha Neul de böyle düşünürdü. Zamana takıntılı bir kadındı zaten. Ancak onun için belirsizlik hiç bu kadar net, keskin olmamıştı. İlk kez hiçbir şeyin farkında değildi. Bunu Taehyung'un tenine kaynarken hissettiğini düşünse de öyle değilmiş. O an silikleşen zaman değil kendisi ve düşünceleriymiş. Şimdi ise kendisi dışında her şey silikti. Koca bir boşluğun içinde öylece süzülüyordu. Etrafı hüzünle çevriliydi.

Gözlerinde her daim akmayı bekleyen yaşlarıyla yatağında uzanıyordu. Küçüklüğünden gelen bir alışkanlığı vardı. Ne zaman üzülse, kırılsa uyurdu. Bunun düşünmesine engel olduğu için acısını dindirdiğine inanırdı. Şimdi ise uyumak için uzandığı yatağında tavanından sarkan çıplak ampulü izliyordu. Acısı her zamankinden büyük olsa da uyuyamıyordu. Gözlerini her kapatışında babasının sallanan bedenini görüyordu. Ha Neul zayıftı. Güçlü gibi davransa da dayanıksızdı. Ufak darbelerde bile yere kapaklanırdı. Şu ansa olanların altından kalkamıyordu. Kalkamazdı da. Bitik ve yitik haldeydi. Kimsesizliğine alışmaya çalışıyor ancak bu kelime aklına geldiğinde bile tüyleri diken diken oluyordu.

Kapısı gıcırdıyarak açıldığında izlediği ampülden ayırdı gözlerini. Gelen Jimin'di. Onu sık sık görüyordu. Diğerlerini de. Bayağıdır buradalardı. Ha Neul'ün anlam veremediği bir şevkat ve merhametle kendisiyle ilgileniyorlardı.

"Hadi doğrul da bir şeyler ye. Güçsüz düşmeni istemeyiz."

Tepsideki yiyeceklere ve ilaçlara baktı. Jimin ona bunlardan içirip duruyordu. Belki bu kadar aptallaşmasına sebep olan şey ilaçlardı. Başını olumsuz anlamda salladı. Sanki transtaymış gibi yaşamak istemiyordu. Jimin ve diğerlerinin bunu acı çekmemesi için yaptığını biliyordu. Ancak Ha Neul'ün buna ihtiyacı vardı. Daha güçlü olmak için bu acıyı tamamen hissetmeye ihtiyacı vardı. "Lütfen. En azından çorbadan bir iki kaşık al." Nazikçe önüne itelediği tepsiye baktı tekrar. Ne çorbası olduğunu bile bilmiyordu. Yine de Jimin'in yardımıyla yataktan doğruldu ve sırtını başlığa yasladı. Kucağına usulca bırakılan tepsiye uzantı. Oyalandı biraz. Jimin başında dikilmiş onu izliyordu.

"Babamın mezarına çiçek bırakmak istiyorum."

Jimin aniden söylediği şeye şaşırsa da Ha Neul bunu sürekli düşünüyordu. Ne kadar olmuştu babası defnedileli bilmiyordu ama ölümünün ardından konuşulan şeyleri biliyordu. Duymuştu. Kırklı yaşlarının sonlarında eşi tarafından terk edilmiş alkolik bir adam. Gece bir sularında intihar mektubu bırakıp, kendisini asmış ve boynunun kırılması sonucu iki saniye içinde ölmüş.

Bahsettikleri mektubu delil olduğu için el koymuş, okutmamışlardı. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki. Ha Neul onu sadece ipte sallanırken görebilmişti. "Tamam." dedi Jimin uysal bir şekilde. "Eğer çorbanı bitirip kendini toparlarsan seni bizzat ben götüreceğim." Bunun üzerine zorladı kendisini çorbayı bitirmek için. Ancak fazla yiyememişti. Kaşığı geri bıraktığında Jimin elindeki ilacı bir bardak suyla ona uzattı. "İstemiyorum." Yüzü ekşidi istemeden. "Ha Neul, ilaçlarını içmediğin zaman kriz geçiriyorsun. Kendine zarar vermeni istemiyorum."

Ellerini işaret etti bakışlarıyla. Tırnaklarında ve avuç içlerinde küçük küçük yaralar vardı. Ha Neul bunları ne zaman, nasıl yaptığını bile hatırlamıyordu. Yine de ilaçları içmeyi reddetti. Kendini asalak gibi hissediyordu ve böyle olmaktansa kendine zarar vermeyi tercih ederdi. Zorla da olsa Jimin'i ilaçlar konusunda ikna etti. Çok geçmeden zaman yaşam çizgisine tekrar girmişti. Jimin'in verdiği sözün üstünden iki gün geçmişti. Sadece iki gündür ilaçları içmiyordu ama çoktan kendisine gelmişti.

Good and Bad |KTH|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin