- FİNAL -

8.2K 529 627
                                    

Medyaya bakmayı unutmayın.

◇ On Bir Saniye ◇

Bahar tekrar geldi ve sakuralar hâlâ çiçeklerini döküyorlar. Bu kavuşmadan geçecek bir bahar daha demekti. Bahar tekrar geldi. Yollar kiraz çiçekleri ile örtülüydü ve güneş artık bulutların arkasına saklanmıyordu. Doğa ve insanlar yeniden canlanıyorken Ha Neul sonbaharın hüznünde sıkışıp kalmıştı. Yarım kalmışlık hissi bu baharda da onu rahat bırakmayacaktı. Saatlerdir uzandığı yatağında tavanı seyretti bir süre daha. Açık perde ve pencereden içeri dalan güneş ışıkları yüzünü aydınlatıyor, hissettirdiği hafif sıcaklık biraz olsun gerginliğini alıyordu. Seul daha hareketliydi artık. Dışarıdan gelen araba, konuşan, dedikodu yapan yaşlı kadınların ve kahkaha atan çocukların seslerini net bir şekilde duyuyordu. Ha Neul tek bir anıda sıkışıp kalsa da hayat devam ediyordu işte.

İçinde tarif edilmesi zor bir sıkıntı vardı. Uzun zamandır böyle hissetmeye alışık olsa da şu sırlar onu boğacak kadar ağırlaşmıştı. Bakışları tavandayken göz devirdi istemeden. Bunu da sık sık yapmaya başlamıştı. Elleri giyip giymemekte kararsız kaldığı kısa, beyaz eteğinin uçlarına gitti. Aslında tüm gün için kararsızdı. Ve bugün yapmak zorunda olduğu çoğu şey yanlış geliyordu. Günler önce Taehyung'a yazdığı mektubu hâlâ çekmecesinde saklarken görücü usulü bir randevuya gitmek yanlış geliyordu.

Bunu yapmak istemiyor olsa da kaçamazdı. Yoongi diğerleri kadar yumuşak değildi. Bazı şeylerin yapılmıyor oluşu onu diğerlerinden daha fazla rahatsız ederdi. Bu yüzden değerli vaktinden harcayıp Ha Neul'ün iyiliği için ayarladığı randevuya gitmemesi söz konusu bile değildi. Huzursuzca gömleğinin kaygan kumaşı ile oynadı. Buluşmaya hevesli değildi. Ancak 24'üne girmiş yetişkin bir kadın gibi giyinmek istemişti. Ayrıca adam Ha Neul'ü beğenmediğinde Yoongi özensiz gittiğini iddia edip azarlamasın diye şirin olduğuna inandığı şeyler geçirmişti üstüne. Yoksa basit bir kazak giyip giderdi.

Omuzlarını açık bırakan çiçek desenli beyaz, kolları fırfırlı gibi olan şirin bir gömlek ve dizlerinin üstünde biten beyaz bir etek giymişti. Hem bahar için oldukça uygun kıyafetlerdi. Bence yeterli dedi içinden. Saçları için ayriyetten uğraşmamıştı. Sadece taramış ve kabarmıştı. Saçlarının rengi eskisinden daha koyuydu ve daha kısaydı, omuzlarını ancak örtüyordu. Yüzünde ise sade bir makyaj vardı. Evet kesinlikle yeterli.

"Görücü usulü randevu mu? Bu ne sikim bi saçmalık böyle?"

Eteğinin kumaşı ile oynarken duyduğu tanıdık sesle gülümsedi. Taehyung hemen yanına uzanmış, başını çevirmiş ve Ha Neul'ün rahatsız tavırlarını izliyordu. Ellerini karnında birleştirmişti ve bakışlarını çekmiyordu. "Rahatsız oluyorsan neden gidiyorsun?" Taehyung için konuşmak kolaydı tabii. O Yoongi'ye karşı koymanın ne kadar zor olduğunu bilmiyordu. Taehyung her zaman özgür ve başına buyruktu. Zorunluluklarla arası yoktu. Onu bir şeye mecbur bırakamazdınız. Ölürken bile bu böyleydi. "Gitmek zorunda olduğumu biliyorsun." dedi bakışlarını tavandan çekmezken. Birazdan evden çıkacak ve başka bir adamla buluşacaktı. Şu an Taehyung'un yüzünü görmek iyi olmazdı.

"Vakit kaybı. Sen bana aşıksın."

Ses çıkartmadı. Geçen iki yıl boyunca başkasına kaymamıştı aklı. Bazı günler atlatacağım diyerek uyansa da sonuç hiç değişmemişti. "Bunu biliyorsun." dedi Taehyung sakince. "Yapamacağını biliyorsun." Yapamayacağını tüm dünya biliyordu. Yoongi de, terapisti de diğerleri de biliyordu, hepsi biliyordu. Yapamazdı. Üstelik onun evinde kalırken ve tamamen ondan kalan şeylerle yaşamaya devam ederken istese de yapamazdı. Doğrusu yapmak da istemiyordu. Taehyung ile aralarında olup bitenleri bir rafa kaldırmak istemiyordu. Ayrıca sağ omzunda ve kolunda olan, henüz fondoten ile kapattığı iki kurşunun yara izini görmezden gelmekte de oldukça zorlanıyordu.

Good and Bad |KTH|Donde viven las historias. Descúbrelo ahora