Bölüm Yirmi Yedi

1.1K 78 119
                                    

Yüzeye ulaşana kadar delice ayaklarımı çırptım, kalbim göğüs kafesime bir kuşun kanat çırpınışları gibi çarpıyordu ve şoka uğramış duyularım zayıflamıştı. Bir çığlıkla yüzeye çıkıp Jensen'a öfkeli bir şekilde bakmaya başladım. 

"Boğulabilirdim!" ağzımdan boğazıma kaçan göl suyu çıka çıka bağırdım.  "Jensen , hay sikeyim, boğulabilirdim !!!"

O ise benim tüm bu tepkilerime karşın devrik kanoya yaslanmış, umarsız, soğukkanlı bir şekilde , gözlerinde ufak bir eğlenme ifadesiyle bana bakıyordu. Az önce vücuduna sıçrayan su damlaları kaslarının üzerinden uyumla, güzellikle süzülüyordu.

"Tanrım, Mish, rahatla. Su belimize falan geliyor."

Deli piç kahkaha atıyordu. Nasıl kahkaha atıyor olabilirdi ki?

Kabaca olsa da ona sırtımı döndüm çünkü gözlerimin kenarlarında biriken gözyaşlarımı saklamam gerekiyordu. Pislik.

Derin sesinde bulunan yayık tınıyı duyabiliyordum ve bu muhtemelen sistemine giren alkolden kaynaklanıyordu. Jared'ı dinlediğim için sessizce kendime küfrettim. Ama belki de aşırı davranıyordum.

"Hadi ama adamım." Jensen ben ona cevap vermediğimde bir elini sırtıma yerleştirdi. Sesi, belli belirsiz olsa da , sanki daha yumuşamıştı. "Üzgünüm Mish."

Ne için? demek istiyordu bir tarafım, beni öldürmeye çalıştığın için mi yoksa son bir haftadır bana göt gibi davrandığın için mi?

Hiçbir şey demedim, kahkaha atmadım veya arkama dönmedim. Bunun en büyük nedeni nemli ve ılık ellerinin arka kol kaslarımda durmasıydı. Beynim işlevini yitirmişti. O bana daha da yaklaştıkça kaslı kolları, sert göğsü ve hala giyinik kasıklarının bana yaptığı hafif baskı içimde hoş ve ılık bir his uyandırıyordu. Aniden tüylerim diken diken oldu . Baştan aşağı ürperdim.

"Dur" ağzımdan bir inilti olarak çıksa da bir şeyler söylemeyi başardım. Ancak soğukkanlı ifademden ödün verdiğim için sözcüklerim temelini öfkeden alıyordu.

Başını boynumun omzumla buluştuğu boşluğa doğru eğdi ve tekrardan mırıldandı "Üzgünüm." Bana o kadar yakındı ki nefesindeki alkol kokusunu alabiliyordum, hafif hafif uzamaya başlamış sakallarının kulağımın hemen yakınındaki derimde bıraktığı yanma hissini hissedebiliyordum. Gayet gerçek bir şekilde katı, kaslı vücudunun beni sarmaladığını, göğsünün sırtımla birleştiğini hissedebiliyordum. Gözlerimi kapattım ve keskince bir nefes aldım.

"Sana du-"

"Şşşş sadece rahatlamana yardım ediyorum."

Ellerini omuzlarıma doğru yavaşça yükseltip baş parmaklarını omzuma bastırmaya başladı. "Aşırı kasılmışsın Mish, kaya gibi olmuşsun."

Bana mümkünmüş gibi daha da yaklaştı ve çok geçmeden o boynumdaki kulunçları açtıkça boynumu tekrardan hissetmeye başladım ve uzunca titrek bir nefes verdim. Nefesim maalesef ki sonlara doğru bir inlemeye dönüştü. Su dalgalandıkça vücutlarımızı yalıyordu ve  aylak aylak bir şekilde şu an tişörtlerimizin muhtemelen sırılsıklam olduğunu düşünüyordum.

"Jensen, dur"

Elleri hünerli bir şekilde, yavaş bir ritim içerisinde  omuzlarımdaki gerilimi azaltıyordu. Kaslarım tekrardan doğal yumuşaklığını kavuşana kadar teker teker bana baskı uyguluyordu. Sesi ise kulaklarıma bir hırıltı olarak geliyordu.

"Başladığım şeyi pekala bitireceğim Mish."

Kendimi ona doğru geriye iterek istemeyerek ağzımdan titrek bir ses çıkardım. Bu ses bana ihanet ediyor ve Jensen'ı cesaretlendiriyordu.

Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now