Altı ders boyunca yanındaki boşluğu izledi John. Taeyong'un boşluğunu. Sabahtan beri hastanedeydi. Bir önceki ders müdür geri dönmüştü ve Taeyong'un şu an iyi olduğunu ama bundan sonra okulda daha dikkatli olması gerektiğini söylemişti John'a. Yarasına baktıklarında kesiğin birisi tarafından yapıldığı barizmiş, öyle demişti.
John o kişinin hala Donghyuck olduğunu düşünüyordu. Lisenin ilk yılından beri rekabet içerisinde olan bu ikili birbirlerinden nefret ederlerdi. Her şey ikisinin de okul başkanlığına aday olmasıyla başlamıştı. John üç yıl boyunca kazanmıştı başkanlığı, bu da Donghyuck'un daha da hırslanmasına ve John'a daha da cephe almasına sebep olmuştu. Onun canını yakmak için türlü türlü yolu denerdi, sinsiydi.
"Seo Youngho." diye seslendi İngilizce öğretmeni. Neredeyse dersi dinlemediğini fark etti o an. Neyden bahsediliyordu en son? Sanıyordu ki ödev için eş seçiliyordu.
"Normalde ödevlerde Taeyong'la eş olurdun." dedi öğretmeni. "Ama şimdi Taeyong olmadığı için... Youngheum ile eşleşebilirsin."
Benim için fark etmez der gibi omuz silkti John. Okula birkaç hafta önce gelen yeni, sessiz öğrenci Youngheum'la sadece ödev için eş olması kimse için sorun olmazdı sanırım.
Teneffüste arkasında oturan en yakın arkadaşı Jaehyun'a işaret verdi dışarı çıkmaları için. Müdür yanlarına gelmelerini söylemişti, kamera kayıtlarına bakacaklardı. Ancak John henüz sınftan çıkmadan, yolu küçük bir beden tarafından kesildi.
"Hey Johnny." dedi Youngheum utangaçca.
"John." diye düzeltti uzun çocuk adını.
"Ah, çok affedersin. İsimler konusunda iyi değilim. Ödev hakkında konuşmak istiyordum, belki bana numaranı verirsen daha kolay olur."
John, çocuğa numarasını verdikten sonra peşinde Jaehyun'la oradan ayrıldı. Kamera kayıtlarının olduğu odaya geldiklerinde Müdür Lee'nin çoktan varmış olduğunu gördüler.
"Boşuna geldiniz çocuklar." dedi müdür onları görünce.
"Her açıdan baktım, şahsın yüzü belli olmuyor. Maske takmış gibi."
John ekrandaki videoya yakından bakmak için bilgisayara yaklaştı.
Taeyong Karbeyazı'nı biraz sevdikten sonra sırtında çantasıyla sağ taraftaki girişe ilerliyordu. O sırada sol girişin olduğu yerden birinin çıktığı görüldü. Tamamem siyah giyinmişti. Yüzünün tamamını kapatan siyah, plastik bir maske takıyordu. Sessizce Taeyong'un arkasından yaklaşırken elindeki metal cisim bir saniyeliğine parladı güneşte. Şahıs Taeyong'un yanından hızla geçip onu iterek düşürdüğü sırada eğilip cismi bacağına sürttüğü net bir şekilde görülüyordu. Ardından cismi ceketinin cebine sakladı ve Taeyong'u orada o halde bırakarak sağ girişten okula girdi.
John başka açılardan bakmayı denedi, hiçbirinde maskeli ve kapişonlu şahsın kim olduğu anlaşılmıyordu. Ekranda video devam ederken John arkasına dönüp Jaehyun'a baktı umutsuzca. Şansa bakın ki, tam da o sırada ekranda John'ın şu an karşısında duran ve herkesten çok güvendiği Jaehyun, Taeyong'u o halde buluyor ve sakin olması için fiziksel olarak epey yakın davranıyordu. Sırtını okşuyor, saçlarını öpüyordu. John bunların hiçbirini görmedi.
Geri döndüklerinde sınıfta kendi gruplarından sadece Taeil'in olduğunu gördüler. Mark ve Yuta yoktu. Taeil de yeni çocuk Youngheum ile sohbet ediyordu. Ne John ne de Jaehyun onları rahatsız etmek istedi. Youngheum'ın eşsiz bir cazibesi vardı. O kadar çekiciydi ki, yıllardır okulun en güzeli olarak bilinen Kim Jungwoo'nun sıfatını birkaç haftada ondan almayı başarmıştı. Taeil'in Youngheum'a ilgi duyduğu barizdi.
John tuvalete gideceğini söyleyerek oradan ayrıldı. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı biraz, Simon hakkında düşünmeye.
Belli ki Simon hafife alması gereken biri değildi. Kendini gizliyordu, zekiydi. Donghyuck bu kadar detaylı düşünemezdi. Detaylı ve zalimce.
Tuvaletin kapısında Yuta ile karşılaştı. Gözleri korku doluydu.
"Tanrım, John. Ben de şimdi seni bulmaya gelecektim." John ona anlamaz gibi bakarken Yuta onu içeri çekiştirdi. Kabinlerden birinin önünde durup kapıyı açtı.
"Bak," dedi içeri gösterirken. John daha iyi görebilmek için yakınlaştı. Klozetin içinde siyah bir maske vardı. Kayıtlarda gördüğü maske. Fakat Yuta o sırada yanlarında değildi. Bu maske olduğunu nereden biliyordu?
"Bu ne?" diye sordu John açıklama bekleyerek.
"Onu göstermiyorum." dedi Yuta onu arkaya iterek. Klozetin arkasına atılmış bir ceketi ayakkabısının ucuyla yerde sürüyerek çıkardı.
"Şuna bak." Siyah ceketin üstünde kana bulanmış bir bıçak vardı, Taeyong'un kanına.
"Taeyong, o kişinin siyah giyindiğini söylemişti. Bunlar ona mı ait dersin?"
John gözlerini bıçaktan ayırmadan başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
simon says ㅅ johnten
Fanfictionㅡ etrafında neler döndüğünü görmüyordun, beni görmediğin gibi. ben de sana hepsini göstermeye karar verdim. ㅡ texting - tw