Ten ve John iki gündür yüz yüze gelmekten kaçınıyorlardı. John, sevgilisi varken başka birini öptüğü için; Ten, sevgilisi olan birini öptüğü için kendini suçlu hissediyordu. Aynı sınıfta olduklarını düşünürsek bu onlar için zordu, yine de John bir şekilde onu görmezden gelmeye çalışıyordu. Aklını meşgul eden başka bir konu olduğunu düşünürsek bu onu çok da zorlamıyordu.
Bu sabah yapılmıştı başkanlık seçimleri. John'ın içinde boktan bir his vardı. Belki kazanamayacağını düşündüğünen, belki Ten'le arası bozuk olduğundan, belki de başka bir şeyden.
Kendisi bile oy vermemişti kendine. Donghyuck dışında başka bir rakibi daha vardı, Qian Kun denen sessiz bir öğrenci. Kendinin kazanmayı hak ettiğini düşünmediği için Kun'a vermişti oyunu.
Birkaç saattir sayılıyordu oylar. Aslında merak etmiyordu sonuçları. Sadece bir an önce eve gitmek istiyordu.
Boş derste kulağında kulaklığı ve elinde kalemiyle yarım saattir aynı soruyu boş bakışlarla izlerken kolu dürtüldü biri tarafından. Kulaklığını çıkardı.
"Oylar açıklanacakmış." dedi Yuta. O günden beri tüm arkadaşlarına soğuk davranıyordu aslında. Bu, Jaehyun ve Taeyong'un birlikte daha çok vakit geçirmeleri için avantaj olsa da Yuta her şekilde onunla konuşmaya çalışıyordu.
Kalemini bırakıp kalktı sırasından. Yuta önde ilerliyordu yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayan yere doğru. Toplantı salonunun önünde bir yığın insan varken John içeri girmek için uğraşmadı, en son giren olsa da fark etmezdi.
İçerisi tamamen dolduğunda John en arkada, ayakta olup biteni izliyordu. Oylar onur kurulundaki öğrenciler tarafından sayılıyordu, hatta Jaehyun da onur kurulundandı. Jaehyun dışında bir iki kişi çıktı kürsüye kuruldan. Baştaki sıkıcı konuşmayı dinlemedi John.
İlk olarak üçüncü kişi söylendi. Qian Kun, 184 oyla üçüncü olmuştu. Ardından gelen sonuç John'ı şaşırtmamıştı hiç. Kendisi de 469 oyla ikinci olmuştu. Lee Donghyuck ise 617 oyla birinci, yeni okul başkanı olmuştu.
Salonu alkışlar kaplarken John kapının yanında olma avantajıyla kimseye, bir kişi hariç, fark ettirmeden çıktı kapıdan. En başından beri onu izleyen Ten, John'ın bakışlarında hayal kırıklığı ya da üzüntüye dair hiçbir şey yakalayamamıştı. Onun bunu çok umursamadığı belliydi. İki gün önceki yakınlaşmalarından beri arkadaşlarından da kendini soyutlamış gibiydi. Ten, John'ın bu robotik hallerinin sebebini anlamasa da altında çok ciddi bir şeyler yattığını hissedebiliyordu.
Orada daha fazla kalıp çoğunluğun yaptığı gibi Donghyuck için tezahürat yapıp onu tebrik etmek yerine salondan ayrılan birkaç kişiyi taklit etti. John'ın durgun hallerini görmek kendini yoruyordu. Tek istediği eve gitmek ve gider gitmez uyumaktı.
Tabii ki Ten çok arzuladığı uykusunu çekerken, uykusunun biri tarafından bölüneceğini bilemezdi.
😀😀kim bölüyo acaba😀😀
çok kısaydı çünkü bu bir geçiş bölümüydü😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
simon says ㅅ johnten
Fanfictionㅡ etrafında neler döndüğünü görmüyordun, beni görmediğin gibi. ben de sana hepsini göstermeye karar verdim. ㅡ texting - tw