29. Bölüm

2.8K 289 244
                                    

     Bölüm ithafım, canım arkadaşıma gelsin.
DarkkQuuen
     Seni seviyorum, canım benim.

_____------_____------_____-----____-----_____

     Mai'nin kısık sesinden tamam dediğini duyan Hasan, iyice keyiflenmiş ve onların kaderine son bir müdahale de bulunmuş olmanın mutluluğu ile yanında oturan hanımının dizine elini koyup, ondan da destek bekledi. Hanımı, eşinin gözlerine bakarak onay verircesine dizinin üstünde ki elinin üstüne elini koyup sıktı. Hasan,
"Uzamasın, hemen bugün dini nikahınızı kıyalım. Yarın sabahta Mahir erkenden kalksın, gidip muamele için erden tarih alsın." dedi gülümsemesini saklayarak.

   En nihayetinde huzura erecekti, oğlu yalnız ölmeyecekti. Yuvası, kadını, evladı olacaktı. Oğlu zaten seviyordu, kızda nikahtan sonra elbet severdi. Hele ki Allah'ın gıyabında kıyılan nikah, nice kalpleri bağlardı. Biliyordu ki oğlu, bundan sonra asla üzmezdi bu kızı, kazanırdı yüreğini.

   Mahir ise, ayakta durmakta güçlük çekiyor ve dizleri titriyordu. Evlenecekti Mai ile, hemde bugün Allah'ın huzurunda, ahireti kabul edecekti onu. Utangaç gözlerini, usulca Mai üzerinde gezdirdi. Çok güzeldi be. Ahireti de olsun istedi, cennete gidecekse eğer, hurisi olsun istedi. İki cihan cenneti olacaktı, onun sayesinde. Sever miydi sahi kendisini? Mahir'im der miydi? Sarılır mıydı, bir gün? Başını, çileli omuzuna yaslar mıydı? Daldı gitti Mahir. Elleri terledi, onları hemen cebine sakladı.

   Mahir, bencillik edip benim olsun dedi. Ölene değin, benim kalsın. Ötesini, berisini düşünmedi daha fazla. İçinde, Angut kuşunun cıvıltıları vardı.

 
    Angut kuşu, 8-10 yıl ömrü olan bir su kuşudur ve angut'un eşi ölünce, gözlerini bir an bile ayırmadan baş ucunda bekler. O anda yanına yırtıcı bir hayvan gelse bile, gözlerini ölü olan eşinden ayırmaz. Çok ürkek bir hayvan olmasına rağmen, eşi ölünce başından ayrılmaz, elinizi dahi uzatsanız yerinden kıpırdamaz. Eşi ölünce, kendisi de ölene değin yasını tutar ve başka eş bulmaz kendine. Keşke herkes, angut gibi bakabilse sevdiğine...

    Mai ise, dini nikah'ı duyunca resmen gürledi.
"N-ne hayır! Dini nikah olmaz! O zaman gidemem, boşanamam, o ne derse o olur. Ben onun karısı olamam! Anlamıyorsunuz, hayır anlamıyorsunuz. Ben gideceğim, gitmek zorundayım. Be-ben buraya ait değilim. Ona kadınlık yapamam, çocuk veremem, sevemem, olmaz!" diyerek yerinden sıçradı. Hasan, Mahir, Serap şaşkın ve anlamaz gözlerle izlediler kızı.

  Mahir'in yüreğine gam düştü, söğütleri kırıldı, vücudu ürperdi duyduklarıyla. Beyninin bir köşesinde Mai'yi dinleyen çocukluğu, darıldı kıza. Ciğeri daraldı, derince soludu. Ses telleri, hareket edemedi. Kaldı öylece, Allah biliyor ya, hiç bu kadar tepki vereceğini hissetmedi yüreği. Bakışını yere indirdi sadece.

   Serpil, ellerini ağzına kapatmış, kızı anlamaya çalışıyordu. Aklı almasa da,  içinde fitne tohumu yetişti, oturduğu yerden,
"Yoksa, zaten evli misin? Ya da gavur musun da dini nikaha yok dedin. Ecnebi!" diyerek çıkıştı kıza. Mai, çekyatın arkasına geçti ve kaçmak için hazır vaziyette, gözlerini kapıya dikti. Susuz kalmış gibi yutkundu. Gözlerini fıldır fıldır etrafta gezdirdi.

   Onlara anlatamazdı ki Mai, nasıl derdi ben daha doğmadım, annem bile çocuk, geri dönmem gerek, istediğim evlilik bu değil, nasıl söylerdi bunları onlara? Geri dönmek zorunda olduğunu kimse anlamazdı, eğer dini nikah kıyarsa, Mahir'e kadın olmak zorunda olduğunun farkındaydı. Peki Mahir'e nasıl kıyardı, o kadar iyilik etmişken kendisi için. Kendisi bir şekilde gidecekti ama olan bu adama olacaktı, kendisi gidince. Mahir ne derse o olurdu biliyordu, dini nikahın ahirette kılındığını. Allah'ın emrini, nasibini bırakıp nasıl dönerdi ki, böyle olursa.

Benden Evvel ~ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now