0.5

9.8K 599 288
                                    

İyi okumalar...

𓍯

"Ben artık gitsem mi?" dedim saatime bakıp. Bir saat akıp geçmişti. Biz bu süre içerisinde ise benim bu adama olan nefretimi konuşmuştuk.

İyi bir dinleyiciydi, ve güzel kelimeleri vardı. Arada onunla dertleşmek iyi gelebilirdi.

"Tamam." dedi ve ayağa kalktı. O ayaklanınca bende kalktım.

"Şimdi tek yapmamız gereken, seni takip eden adama rüşvet vermek. Zaten fark ettim de aptal adam evin etrafında dolaşıyor. Telefonunun ışığından gördüm."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı, beni dinleyip, aynı anda gözünü dışarı verebilmesi oldukça zeki bir hareketti.

Her dakika daha çok etkiliyordu beni.

"Yani şuan evin dışında öyle mi?" diye sorduğumda beni onayladı. Montumu kollarımdan geçirip saçlarımı dışına çıkardım ve ilk üç düğmesi açık gömleğime hiç bir şey yapmadım. Morlukların görünmesi işime gelirdi.

"Bekle bir dakika." beni durdurdu ve kendi saçları gibi saçlarımı hafif dağıttı.

Hızlı kalp atışlarımı duyabiliyor muydu?

Onun da gömleğinin önü açıktı. Birazı pantalonunun içinde, birazı dışındaydı. Koyu sarı saçları dağılmış göğüsündeki albatros dövmesi görünüyordu. Aynı zamanda yaptığım mor çiçeklerde..

Kapıyı açtı, her an ne göreceğimi bilmediğim için arkamı dönüp, Jimin'e sarıldım.

"Görüşürüz sevgilim." dedi, yüksek sesle. Hemen rolüme bürünüp, ben de yüksek sesle konuştum.

"Görüşürüz, iyi geceler." dedim.

Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdığında, bir veda öpücüğü bekliyordum ancak bir tetik çekme sesi duydum.

Jimin ve ben aynı anda arkama baktığımızda, o beni takip eden adamın olduğunu gördüm. Silahını çekmiş bize bakıyordu.

"Chaeyoung Hanım, bunu Jihyung Bey'e nasıl yaparsınız?" dedi sert sesi ile.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? İndir şu silahı!" Jimin beni bileğimden tutup arkasına aldı ve sert sesi ile konuştu.

"Seni şerefsiz! Sen de Chaeyoung Hanım'ın aklını çaldın! Jihyung Bey ikinize de güvenmişti! Şimdi seni öldüreceğim ve sizi de ne yazık ki, Jihyung Bey öldürecek Chaeyoung Hanım."

"Kes şunu!" dedim Jimin'in arkasından çıkıp elini tutarken. Kaşlarımı çatmış ve ona bakıyordum. Aynı zamanda diğer elim düğmeleri açıp gömleğimi birleştiriyordu.

"Görmüyor musun? Birbirimizi seviyoruz biz." Hâlâ siniri geçmişe benzemiyordu.  Sakince konuşmaya başladım.

Çantamdan bir zarf çıkardım ve ona uzattım.

"Aramızda kalsın olur mu? En azından ben bunu kendi rızam ile Jihyung'a söyleyene kadar."

Silahı indirdi ve birkaç saniye inkar ile elimdeki zarfa baksa da en sonunda aldı.

"Tamam, ama en kısa zamanda söyleseniz iyi olur. Çünkü Jihyung Bay'e yalan söylemek istemiyorum."

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyip. Daha fazla durmadı ve kendi arabasına gidince. Jimin ile son kez rol icabı sarıldık.

"Eve gidince, şüpheli davran, boynundakileri görmesini sağla."

"Sorarsa Lisa'nın kedileri yaptı derim. Oraya gideceğim diye çıktım evden."

Beni onayladı. Hemen arabama bindim, eve sürerken telefonumu kulağıma götürdüm ve Lisa'yı aradım.

Kısa süre içinde telefonu Jungkook açtı.

"Buyur?" dediğinde göz devirip konuştum.

"Lisa'ya ver önemli."

"Lisa'ya ver mi? Ben erkeğim vermem."

"Gevşekliğin sırası değil, Lisa'ya ver."

"Aman be şaka yapılmıyor."

Telefonda kısa süre içinde Lisa'nın sesini duydum.

"Chaeyoung, nerdesin sen? Ne yapıyorsun?! Jihyung beni aradı, Chaeyoung sen de mi dedi. Ben de bir bildiğin vardır diye evet, kedilerle oynuyor dedim."

Derin bir nefes verdim, ucuz atlatmıştım.

"Bende sana bunu diyecektim. Jihyung ararsa yanında olduğumu söyle diye."

"Ne yapıyorsun yine?" diye sordu.

Kıkırdadım.

"Onu aldatıyorum."

"Detayları yarın kafede istiyorum. Ama en ufak detayına kadar tamam mı? Jungkook triplendi yine yemek yapacağım dedi mutfağa girdi. Hemen müdahale etmem lazım. Görüşürüz."

"Görüşürüz." telefonu kapatıp yan koltuğa attım.

𓍯

"Gelmişsin." dedi Jihyoung. Ona güldüm ve montumu çıkartıp hizmetçiye verirken yanına gittim.

"Benim bir duş almam lazım. Malûm kediler ile baya oynadım." dedim ve odama çıktım.

Üstümdekileri kirliye attım ve banyoya girdim. Boynuma ve göğüs kısmımın üstüne bastırınca acıyordu.
Ama bana bunları yaparken ki yaşadığım tatlı heyecanı hatırlatıyordu. Bu bile beni heyecanlandırırken, gülümsemeden edemedim.

Duşumu kısa sürede bitirip bornozumu  giydim ve boyun kısmını biraz açtım. Saçlarımı nemli olacak kadar kuruttum. Terliklerimle banyodan çıktığım anda Jihyung ile karşılaştım. Bakışları yüzümü bulduktan, hemen sonra boynuma ve göğüslerimin üstünde olan izlere baktı.

Kaşlarını çatıp,yanıma yaklaşırken telaşlı gibi davranıp gözlerimi kaçırdım.

"Buralarına ne oldu?" diye sordu. Genelde yalan söylerken hep ellerimle oynar ve birinin yüzüne bakamazdım. Ve o bunu biliyordu. Bu yüzden tırnaklarımla oynamaya başlayıp gözlerimi etrafta gezdirerek konuştum.

"Söylemiştim ya, Lisa'nın kedileri baya çizdiler."

İnanmamış gibi dursa da sonradan umursamıyormuş gibi yaptı ve elini belime atıp beni kendine çekti.

"Hani sevişelim demiştin ya? Şimdi yapabiliriz." deyip yüzüme yaklaşırken kendimi geri çektim.

Bir günde iki kez ilişkiye girmek istemediğimi bilirdi. Bugün onunla ilişkiye girmediğime göre başkasıyla bir şeyler yaşamış olabildiğime ihtimal verebilirdi.

"Vazgeçtim. Çok yorgunum ve her yerim ağrıyor. Uyumak istiyorum. Başka zaman olur mu?" diyerek giyinme odama gittim ve kapıyı kilitledim hemen.

"Gerçekten bugün har şeyi ucuz atlatıyorum." diye fısıldadım.

Bakalım oyunu başarıyla tamamlayabilecek miyiz Park Jimin?

that bitch | jiroséWhere stories live. Discover now