KİBRİT ATEŞİ

13.7K 317 84
                                    


Küçük bir kızın kalbinde olan aşktım ben.
Küçük bir kızın gözlerinde olan aşktım ben.
Küçük bir kızın ellerinde olan aşktım ben.
Küçük bir kızın saç diplerinden tırnaklarına kadar olan aşktım ben.

Sevgili, Sevdiğim,

"Sevdiğini söylesen bana olmaz mıydı sanki?

Bir kere gelip bana "Abi" demeden sarılsan olmaz mıydı?

Bana abi diye seslenmesen, çok mu şey istiyorum bu hayattan?

Bana abi gözüyle değilde, sevgili gözüyle baksan olmaz mı?

Peki, o gözlerin hiç mi bana aşkla bakmayacak?

Peki, öyle olsun be sevdiğim. Ben seni uzaktan da severim. Uzaktan da korurum. Uzaktan da izlerim. Uzaktan kokunu içime çekip, ciğerlerimi bayram ettirim. Peki, senin istediğin olsun.

Kendine iyi bak, çünkü bu kalp hep senin için atacak..."

Defterin kapağını kapattı genç adam. Her akşam sıkılmadan, usanmadan sevdiğine yazıyordu sayfaları tükenmiş defterine... İmkânsızdı onun aşkı. Evet gaddardı, sertti, acımasızdı ama herkesin unuttuğu bir şey vardı: onunda kalbi vardı, o da sevebilirdi, o da âşık olabilirdi... Herkes bunu unutmuştu...

Sevdiği; ona hem çok yakın hem de çok uzaktı. Hiç, bir insanın sevdiği, kardeşinin en yakın arkadaşı olabilir miydi? Ya da annesinin en yakın sırdaşının kızı? Olmuştu işte, kalp bu ya, ota da konardı, boka da... Yapacak hiçbir şey yoktu. Bu derde bir derman, bir ilaç, bir çare yoktu. Kalp bir kere sevdi mi geri dönüşü yoktu...

Yirmi beş yaşındaydı. Daha önceleri de bir kız sevmişti, hâlâ daha sevmeye devam ediyordu ya. Yirmi yaşında sevdiği kızla şimdiki sevdiği kız arasında hiçbir farklılık yoktu. Kız aynı kızdı, değişen zamandı, değişen çevreydi, değişen insanlıktı... En önemlisi de değişen yaştı. Kız ve erkek büyümüştü...

Korkuyordu genç adam. Ya kalbinde birisi varsa? Ya o kalp, birisi için atıyorsa? Onun için hep sevdiğine karşı katı olmuştu, gerçi herkese karşı öyleydi ya, neyse.

Ama yirmi beş yaşındaki bir adamda artık sevdiğine kavuşmak istiyordu. Çok mu şey istiyordu? Sevdiğini kollarının arasına almak istiyordu. Ama bunu zorla yapamazdı, adamlığa sığmazdı, ona yakışmazdı fakat bir şeyler yapması gerekiyordu, ama ne?

Her akşam bunları düşünüyordu, sevgilisine sesini duyurmak istercesine yazdığı ama hiç ulaşmayacağına inandığı notları yazdıktan sonra...

"Off!" dedi ve kafasını ellerinin arasına alıp sırtını dikleştirdi oturduğu sandalyede. "Ne yapacağım ben Allah'ım!" dedi inlercesine. Rutin hâline gelmişti bu artık.

"Onu sevdiğimi söylemem lazım! İçimde tuta tuta çare olmuyor, kalbim onun için atmaktan vazgeçmiyor!"

O bunları derken kapıdan onu dinleyen kızdan haberi yoktu. Eğer bilseydi dinlediğini kolundan çekip, "Sevdiğim o kız sensin!" derdi ama bilmiyordu...

Ve aşk, kurmaca oyununa yeni başlıyordu!

🍁

Bir mahalle kitabına hoş geldiniz!

Karakterlerimi kısaca şöyle anlatayım;

Başrol oyuncular; Ateş Sayer ve Sannur Akay.

Ateş ve Sannur'un kardeşleri; Su Sayer, Selnur Akay.

Ve bu çiftin yakın arkadaşları;

Yalın Karaman,
Bartu Yalçın,
Deniz Yaman,
Görkem Ufuk,
Ecmel Arslan,
Kağan Karaman,
Burçak Yalçın,
Yekru Ufuk,
Doğay Arslan.

Kardeş olanlar var, soyisimden anlarsınız siz zaten.

Şimdi soruyorum, aşkın, kurmaca oyununa eşlik etmeye var mısınız?

kibrit ateşiWhere stories live. Discover now