2. BÖLÜM: "KALBİN SEVİNCİ"

8.6K 383 161
                                    

Bölüm şarkıları;

Emel Sayın - Gitme Sana Muhtacım
Zakkum - Hatıran Yeter

2. BÖLÜM: "KALBİN SEVİNCİ"

Annemle Elçin Teyzeye yemek yaparken yardım ettiğimiz için, en sonunda mutfakta kargaşa çıkmıştı ve annemle Elçin Teyze yemekleri bize devredip, mutfağı terk etmişlerdi. Selnur salatayı yapıyordu, Su pirinç pilavını, ben de köfte patates yapıyordum. Annemler çorbayı yapmışlardı, bizim yapmamıza gerek kalmamıştı.

Elimizde olan yemekleri hazırladıktan sonra geriye sadece tatlı kalıyordu. Kızlarla masaya oturup hangi tatlıyı yapalım diye konuşuyorduk. Basit ama güzel bir şey olmasını istiyorduk.

"Puding yapalım desem olmaz değil mi?" dedi Selnur.

"Hayır Selnur, o olmaz. Çok basit kaçar," dedim.

"Aynen olmaz o," dedi Su'da bana katılıp.

"Hmm, şey yapsak olmaz mı aslında?" dedim, elimi çeneme dayayarak.

"Ne?" dedi hemen Selnur.

"Hani annem yapıyor ya, böyle pasta gibi. Aslında bir nevi pasta da, neyse. Ülker bisküvileri cam tabağın zeminine koyup, üzerine puding döküyor ya, arasına da kivi, muz ve çilekleri dilimleyip koyuyor, onu yapalım mı? Hem pratik bir şey hem de güzel. Ne dersiniz?"

Su ile Selnur birbirlerine baktılar ve ikisi aynı anda, "Meyveleri ben doğrarım!" diye çığlık attılar. İkisine de güldüm ve "Tamam, meyveleri siz doğrayın," dedim.

Tencereye süt ve pudingi koyup ısıtmaya başlarken, kızlarda meyveleri ince ince dilimliyorlardı. Bir süre süt ve pudingi karıştırdıktan sonra cam tabağa ülker bisküvileri güzelce koydum. Kıvamı olan pudingi de ocaktan aldım ve birer miktar -çok olmayacak bir şekilde- bisküvilerin üzerine döktüm. Kızların dilimlediği muz, çilek ve kivileri sırayla pudingin üzerine koydum ve onların üzerine bisküvileri yerleştirip aynı işleme devam ettim.

Hazır olan tatlıyı buzdolabına koyduktan sonra Selnur kendi odasına, ben ve Su'da benim odama çıkıp üzerimizi değiştirdik. Su'yla bedenlerimiz aynı olduğu için birbirimizin kıyafetlerini giyebiliyorduk. Selnur bizden küçüktü ama boyu uzun olduğu için bizim kıyafetlerimizi giyebiliyordu, ama sorun etmiyorduk, bizde onun kıyafetlerini giyiyorduk.

Dolabımı açıp içinden siyah kot pantolonumu ve mavi sweatimi çıkardım kendim için. Su'ya da mavi kot ve sarı sweat çıkartıp ona uzattım. Üzerimizi giyindikten sonra Su kıyafetlerini bir poşete koydu, ben de çıkardıklarımı kirli sepetine attım.

Banyodan gelirken Selnur'un odasına girdim ve ders çalıştığını görünce sessiz bir şekilde odadan çıkıp kendi odama girdim. Su, yatağımda oturuyordu, elinde telefon vardı ve hüzünlü hüzünlü telefona bakıyordu. "Neye bakıyorsun?" dedim, Su'yun yanına gidip elimi sırtına koyarken.

Gözlerim telefonun ekranına çevrilince Görkem Abinin fotoğrafını gördüm. Üzerindeki bordo takım elbisesi vardı. Yanında ise elini beline koyduğu Su vardı. Su'yun üstünde bordo uzun bir elbise vardı. Bu fotoğrafı hatırlıyordum. Geçen yaz çekilmişti. Mahalledeki düğünlerden birisine gidecektik ve herkesin bir dans arkadaşı vardı. Görkem Abi, Yekru hasta olduğu için Su'yla gidiyordu. Ateş Abi şehir dışında olduğu için haberi yoktu ve bilmiyordu, bildiğim kadarıyla. Su'da o gün Görkem Abiyle dans edecekti fakat edememişlerdi, o yüzden de fotoğraf çekilmişlerdi. Su, Görkem Abinin aksine kameraya gülümserken, Görkem Abi ciddi bir şekilde kameraya bakıyordu, vallahi bu adam hiç gülmüyordu!

Su'yun dolu dolu olan gözleri bana çevrilmişti. "Doldurma canım benim gözlerini," dedim ona sarılırken. "Ama kendimi tutamıyorum ki Sannur. Şu fotoğrafa baksana! Yine gülümsemiyor! Bir kere bana bakıp gülümsese ölür mü? Görmüyor mu onu sevdiğimi hâlâ daha? Canım acıyor, çok acıyor. Sanki hançer saplıyorlar kalbime onu sevmemem için ama ben onu daha çok sevmeye başlıyorum," dedi.

kibrit ateşiWhere stories live. Discover now