21. BÖLÜM: "DOĞRULUK"
Sezen Aksu, Her Şeyi Yak
Viki Gabor, Forever And A NightYokuşlardan aşağıya yuvarlanan kar toplarının birinin içindeydim, gözükmüyordum; dünyadan silinmiştim.
Gözlerimi birkaç kere kırpıp açtım ellerim üzerimde gezindi, boy aynasından kendime baktım. Güzel göründüğümü düşünüyordum, tek temennim Ateş'imin de beni beğenmesi. Kıskanç biri oluşu beni korkutmuyor değildi.
Gözlerimi aynadan kendime indirdim: siyah V yaka bir tişört ve siyah, beyaz ve gri renklerden oluşan kareli desenli fırfırlı bir etek giyinmiştim.
Zincir askıları olan küçük, siyah bir çantayla da kombinimi tamamlamıştım, hazırdım. Saçlarımı zor bela düzleştirmiştim, fazla olmayan sadece, abartısız bir makyaj yapmıştım, tırnaklarıma siyah ojeler sürmüştüm. Altıma belki de bu kombine yakışmayacağını bilsem de beyaz sneakerlarımı giyecektim. Hiç topuklu giyecek havamda değildim, zaten zor yürüyordum onların üzerinde. Belki de alışkın olmadığımdandı, alışkın olsaydım topuklulara rahat yürürdüm ama maalesef alışkın değildim işte.
Komodinin üzerinden kiraz kokulu parfümü alıp birkaç fıs sıktım, kötü kokmak istemezdim. Yeni duş almış olsam da güzel kokmazsam diye kendimi yer bitirirdim ben bütün gece, onun için parfüm sıkmam gerekiyordu.
Derin bir nefes alıp yüzüme düşüp gölge yapan saçlarımı ellerimle geriye attım, omuzlarımı ve kafamı dik tuttum. Heyecanlıydım ve heyecanımı yenemiyordum. Sırıtarak aynaya baktım, sonra pişmiş kelle gibi gözüktüğümün farkına varınca elimle yanağıma hafifçe vurdum ama bu daha çok sırıtmama neden oldu, ofladım.
İçimden kendime saydırmaya başlamıştım ki telefonum çalmaya başladı. Gözlerimi hemen komodinin üzerinde duran telefonuma çevirdim, arayan Su'ydu. Hemen telefonu aldım, aramayı yanıtladım. "Efendim?"
"Kanka hadi, çıkıyoruz biz. Sen de çık," deyince o görmese bile refleks olarak kafamı salladım. Gülümsemem hâlâ daha yüzümdeydi, yüzümden kaymıyordu. Hep böyle gülmemek isteyip, gülmek nasip etsindi insanlara Yaratıcı.
"Tamam, çıkıyorum." Birkaç hışırtı geldi ve birkaç ses, anlayamadım. Sonra başka birisinin sesini duydum, kalbim duracaktı sanki. "Bekliyorum seni, bekletme beni." Telefon kapandıktan sonra yüzümdeki gülümseme büyüdü, ah, be adam!
Gözlerime giren kâkülümü geriye attım, arada sinir olmuyor değildim ona. Ağustos ayında olduğumuzdan havalar çok sıcaktı, insan olduğu yerde bile terliyordu. Telefonumu çantamın içinr kattım, bir miktar para, anahtar, kimliğim ve peçete vardı çantamda. Hazırdım. Çıkabilirdim artık. Çantayı omzuma astıktan sonra paytak adımlarla kapıya yürüdüm, tokmağı tuttum ve kapıyı açtım, odamdan çıkıp koridora çıktım.
YOU ARE READING
kibrit ateşi
Teen FictionAşk çetrefillidir, o çetrefili yaşamak gerekir. ❝Kibrit ateşi gibi yandık, yaktık...❞