DUYGULAR

414 21 3
                                    

Dilara'nın Çalacağı Parça : Inception-Time

Sinan'la beraber dışarı çıktığımızda Görkem gözlükleriyle beraber arabanın içindeydi. Bizi bekliyordu. Hızla vakit kaybetmemek için arabaya bindik. Arabayı rahat ve dikkatli kullanıyordu. Yol boyunca Sinan'ın sesinden başka hiçbir ses çıkmıyordu kimseden. Yolumuz yaklaşık 45 dakika sürmüştü. Sonunda arabadan indiğimizde Tekirdağ'daydık. Burada performansımı sergileyecektim. Ve sabahki isteksizlik tamamen yok olmuştu.

Yavaş adımlarla ilerlerken arkamdan bir ses geldi.

"Dilara!"

Bu Erdal Hoca'mın sesiydi. Onu burada görmek beni heyecanlandırmış ve sevindirmişti.

"Hocam!" deyip ona doğru giderken Görkem arabadan inmiş bize bakıyordu.

"Hazır mısın?"

"Evet, sadece biraz heyecanlandım. Sanırım ortama girince daha çok heyecanlanacağım."

"Müziğin cesareti her zaman ilk notadan gelir. Eğer sen ilk notanın sesini çıkarmayı başarabilirsen, devamı çorap söküğü gibi gelecektir. Heyecan yerini huzura bırakacaktır. Çünkü müzik budur. Ve sahnede asla şunu unutma, ne çaldığın değil ne kadar yetenekli çaldığın önemli. Ne kadar yetenek, hayallere o kadar yakın. Sana güveniyorum," dedi. Çok haklıydı. Beni böyle bir hoca yetiştirdiği için şanslıyım.

O sırada beni şaşırtan bir şey oldu. Erdal Hocam içeriye girmeden önce Görkem'in saçlarına dokunup, "N'aber oğlum?" dedi. Bu daha ikinci kez birbirlerini görüşleriydi, ne zaman böyle samimi olmuşlardı?

"Hadi içeri! Geç kalmayalım."

Görkem'in sesiyle beraber üçümüz birden içeri girdik. O gözlüklerini çıkarıp ceketinin cebine koyarken Sinan koluma girdi ve sessizce bir şeyler söylemeye başladı.

"Bu daha dün sızlana sızlana yürüyordu. Ne oldu buna böyle artist artist yürümeye başladı? Tabi ya, yarasını beceriksiz elleriyle sarmak isterse sızlana sızlana yürür, neyse ki benim şifalı ellere sahip kankim güzelce sarıp ağrısını da aldı. Bişey diyim mi? İyi ki varsın."

"Sağ ol Sinan, sen de öyle," dediğimde Görkem yüzünü çevirip bize baktı. Kolumda olan Sinan'ın koluna bir süre baktıktan sonra tekrar önüne döndü. Aslında kötü bir adam değildi ama bir o kadar garip ve gizemli biriydi. Telefonumun çalmasıyla kolumu Sinan'ın kolundan kurtardım. Abim arıyordu.

"Alo?"

"Nerdesin?" diye sordu soğukkanlılıkla.

"Vardık, birazdan başlar herhalde."

"Yanında kimler var," dediğinde düşündüm. Sinan ve Görkem var diyemezdim.

"Yönlendiriciler var," dedim dediğim şeyi garipserken.

Yönlendirici?

"O zaman sen kumandayla çalışıyorsun," dedi.

"Hayır abi, yardımcılar demek istedim," deyip gülümsedim.

"Umarım öyledir. Neyse ben sana bir şey soracağım şimdi," dedi.

"Sor abi," deyip soracağı şeyi bekledim.

"Senin şu siyah elbise nerede? Hani şu devamı olmayan!" dediğinde dudaklarımı ısırmaya başladım. Bu elbiseyi nereden görmüştü?

"Yanımda, daha uzun bir elbise ile değiştirmek için getirdim," dediğimde Sinan ve Görkem'in beni duymamalarına dikkat ediyordum. Çünkü şu an ustaca yalan söyleme girişimindeydim.

PİYANİSTWhere stories live. Discover now