dört; " anago kanjirou "

448 74 93
                                    

zenitsu'nun yazdığı yirmi ikinci sizinle bir daha konuşmayacağım temalı mesajına baktıktan sonra telefonunu bir iç geçirme eşliğinde çantasına atan kamado tanjirou'nun bordodan bir ton açık olan gözlerinin odağı, bu okuldan çıktıklarından beri zenitsu'nun öfkeli mesajlarının sayısını bile aşacak kadar çok yaşanmış bir durum değilmişçesine bir kez daha hashibara inosuke'nin çatılı kaşlarıyla her zamanki halini yansıtan yüzünü buldu. parmakları kullanmayı pek beceremediği (sinirlendiği anlarda elinin altında ne olduğunu umursamadan fırlatmaya başlaması ve eğer evdeyse o malzemenin telefonundan başka bir şey olmaması sebebiyle kullanmayı öğrenmek için yeteri kadar sabırlı olmadığını söylemek daha doğru olurdu) telefonunun yüzeyinde hareket ediyorken tanjirou'nun ona bakması savaştığı canavardan önemli değil gibiydi, inosuke üzerindeki bakışları hissetmiyordu bile. tanjirou aralarındaki iki kişilik boşluğu bire, ardından sıfıra indirene kadar siyah saçlı oğlanın dikkati telefonundan bir saniye olsun uzaklaşmadı fakat sonrasında yanına yaklaşan kişiyi fark etmiş, kafasını hızla ona çevirmişti ki o an yeşil gözlerinde hâlâ telefonun ekranından ona gülen canavara karşı duyduğu öfke barındığından tanjirou kıkırdamadan edememişti.

"dövülmek istemiyorsan uzak dur."

siyah saçlı oğlan şarjı bittiği için ekranı siyaha bürünen telefonunu çantasına koyarken yanındaki oğlanın tekleyen kalbinden bihaber şekilde kaşlarını çatıyordu. annesinin ona öğrettiği parmak güreşi oyunu için iki elini de hazır hale getirdi, parmaklarını birbiri arasına kaydırarak onları karşısında bir başkası varmışçasına hareket ettirmeye başladı. sağ baş parmağı sol baş parmağını ezmeye başladığı an beş saniye dolmadan onu kurtarıyor, ardından aynı işlemi öteki parmağı için uyguluyor ve her seferinde de aynı öfkeli ifadeyi yapıyordu. tanjirou'nun gözleri ise yanındaki oğlanın bu hallerini izlemekten asla sıkılmayacağı için onun üzerindeydi.

"hey." dedi karşılarında oturan teyzeyi rahatsız etmemek için kısık bir sesle. inosuke'nin onu dinlediğini parmaklarının birkaç saniyeliğine duraksamasından anlamış, dudakları bir gülümsemeyle gerilmişti. "benimle hanako'yu almaya geldiğin için çok mutlu oldum, inosuke. teşekkür ede-"

"evim bu yolda benim!"

inosuke'nin cevabı tanjirou'nun kısa bir an şaşkınlıkla duraksamasına, ardından bir kez daha kıkırdamasına sebep oldu. inosuke'nin evinin okuldan on dakika uzaklıktaki sinema salonunun hemen karşısında olduğunu hatırlıyordu, buna rağmen şimdi metro sayesinde okuldan birkaç durak uzaklaşmışlardı ve bu mesafeyi gitmek on dakikadan elbette ki daha uzundu fakat tanjirou, bunu dile getirip açıklamaya çalışsa bile inosuke'nin kendi söylediğinin doğru olduğuna tüm kalbiyle inanıp bir de üstüne tanjirou'yu ikna etmeye çalışacağını çok iyi biliyordu. bu yüzden, yanındaki oğlan daha öfkeli bir şekilde parmaklarını oynatmaya başladığında kıkırtısının kahkahaya dönmemesi için kendisini tutmaya çalıştı. bir dakika sonraysa yine aynı durumdalardı; inosuke, sol parmağı sağ parmağını bir kez olsun yenemediği için ona öfkelenmekle meşguldü ve tanjirou da irileşen gözleriyle onu izliyordu. inosuke'nin siyah saçlarına savaş açmış mavi tutamlarında gezinerek yavaş yavaş yukarı çıkan bakışları artık şaşırmadığı şekilde bir kez daha uzun kirpiklerinin altındaki yeşil gözlerine sağlam bir duvarla karşılaşmışçasına takılırken o hafta belki de onuncu kez yaptığı gibi yutkundu. "hey, inosuke, sana bilmediğin bir şey söyleyeyim mi?"

hashibara inosuke'nin parmakları tekrardan durdu, ardından kaşları hâlâ çatılıyken omuz silkti fakat tanjirou bu tepkiyi yeterli bulmamış olacak ki kafasını çevirmiş, çantasının bacakları üstünde olmasını umursamadan kollarını göğsünde birleştirmişti. "vazgeçtim, söylemeyeceğim."

"ne?" inosuke'nin şaşkın bakışları anında yanındaki oğlana dönerken tanjirou ciddi ifadesini korumaya devam ediyordu fakat beklemediği bir şekilde siyah saçlı çocuğun elleri omuzlarını bulup dudakları arasından "söyle bana!" kelimeleri çıktığında o da şaşırmadan edememişti. "sol parmağımın güreşi nasıl kazanacağıyla ilgili, değil mi? söyle bana!"

kızılımsı saçları inosuke'nin mavi tutumlarıyla karışmak üzereyken tanjirou içinde bulundukları duruma rağmen inosuke'nin söylediklerine kahkaha atmamak için kendisini zar zor zapt etmiş, ardından kafasını hafifçe sallayarak kulak kesildiğini bildiği inosuke'nin rahatlıkla duyabileceği bir sesle konuşmuştu. "gözlerin çok güzel."

inosuke'nin elleri çok, çok kısa bir süre daha tanjirou'nun omzunda kaldı; ardından çantasıyla birlikte ayağa fırladığında kızaran yanaklarını düşünemeyecek kadar öfkeliydi. "aptal kanjirou!" diye bağırırken tam karşılarındaki boş koltuklardan onları izleyen yaşlı kadının en uzağındaki boşluğa yerleşti, çantasını yanına koydu ve parmaklarını az öncekinden çok daha öfkeli olduğundan birbirlerini yenmeleri için programlayıp annesinin öğrettiği oyuna odaklandı. buna rağmen dudakları birkaç hakaret dolu kelimeyi çıkarmaya devam ediyor, tanjirou ise bu manzaraya gülmekten kendisini alıkoyamıyordu. hanako'nun okulunun bulunduğu durağa ulaşmalarına beş dakika kalmışken ayağa kalktı, inosuke'nin çantasının yanındaki boş yere oturdu ve kaşları hâlâ çatılı olan oğlana kendisini affettirebilmek için parmak güreşi oyununa dahil olup olamayacağını sordu. inosuke ise bunu tabii ki kabul etmişti, tanjirou'dan az önceki olayın intikamını almayı fazlasıyla istiyordu.

🌂

biliyorum bölümler yavaş geliyor ama bunun sebebi son iki bölümü yazmamış ve şu sınav geçene kadar da yazamayacak olmam, elimdekileri yayımlayıp bir ay boyunca hiç güncelleme yapmamak da istemiyorum ama kurgunun sonu öyle olacakmış gibi gözüküyor-

yine de umarım bu bölümü beğenmişsinizdirr

kimi no na wa 》 tansukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin