76- Kıvılcım

3.9K 167 48
                                    

"Böyle hayal etmemiştim."

Başımı yana çevirdim. Daha doğrusu yere çevirip kollarını başının altına almış, tavana bakıp sürekli söylenen Bedir'e gülümsedim. Beni mutfaktan odaya çıkarırken aklından hangi fesat duyguların geçtiğini bilmiyordum fakat şu an ben yatağımda uzanırken o da yerdeki kilimin üzerine boylu boyunca uzanmıştı. Simsiyah kaşları çatıktı. Bedenimi ona döndürüp dirseğimi yastığa bastırdım, yanağımı avuçlayıp profilini izledim. "Sana söyledim, yere bir şeyler sereyim diye. Böyle rahatsız olacaksın ama o ince kilimin üzerinde."

Başını dahi oynatmadan yan gözlerle bana baktı. "Beni çok düşünüyorsan yanına alabilirsin." Kaşlarımı kaldırdım. Cevabı da hemen hazırdı. Sessiz kalıp başımı olumsuzca salladım. Hareketim üzerine Bedir yattığı yerde hareketlenip bana doğru döndü ve dirseğini yere yaslayıp benim gibi yanağını avucunun içine aldı. Kaşları hâlâ çatıktı. Ama bakışları... Çok güzel değil miydi? İçimden bu soruyu kime sormuştum? Onu şu an benden başka gören yoktu. Ama içimden geçenleri biri okusa, içimde tutuşan duyguları biri hissetse onun nasıl olduğunu belki anlayabilirdi.

Kaşlarımı çattım. Onu benim gözümden kimsenin görmesini istemem ki...

"Saniyeler içerisinde o zihninde neler geçiyor bilmiyorum ama renkten renge girmeyi başarıyor, mimiklerin binbir türlü şekle giriyor. Zihninin içini hep merak etmişimdir. Zihnini kimseye göstermemek için attığın o düğümler keşke ince değil de koca koca düğümler olsaydı. İnce düğümü çözmek zor. Ama Şehnaz Hanım. Biliyorsun ki bana zor kolay işlemiyor."

Çatılan kaşlarımı düzelttim. Sessiz kaldım. Düğümlerimi çözebileceğini ima etmişti. İki yıldır çözememiş miydi? Dudağım alayla kıvrıldı.

Ah Bedir. Beni tek çözebilen sensin zaten. Sadece bir düğümümü çözsen öteki düğümümle karşılaşıyorsun. Bitmiyor ki benim birbirine girmiş ince tellerim. Karman çorman işlerim.

"Ben burada yatmak istemiyorum," dedi bir anda. Başta gözlerimi kırpıştırdım. Sonra ise ona omzumu silktim. Koyu gözleri omzumun üzerinde derinleşirken keskin bakışlarını gözlerime kaydırdı. "Omzunu hareket ettirebildiğine göre uzun süre ısırılmamış olmalı." Dudaklarını toplayıp gülmesini bastırıyormuş gibi bir havaya büründü. Yüzü eğlenir gibi bir hal aldığında dirseğimin altındaki yastığı çekip ona doğru yavaş bir şekilde attım. Yüzüne fırlatmışım gibi olmuştu biraz sanki.

"Bari yastık al. Dirseğin sert zeminin üzerinde acımasın."

"Beni yatağa almak ister misin? Hiçbir yerim acımasın." Başımı iki yana salladım. Bana sapık derken kendisinin ne olduğunu biliyor muydu acaba? "Sen bu kadar ketum değildin Şehnaz. Aydız'dan uzak durmayı denedin mi hiç?" diye sormasıyla tekrar başımı iki yana salladım. "Başını sadece iki yana sallamayı mı biliyorsun? Aşağı yukarı sallayabiliyor musun?" Benimle dalga geçmesi zerre dokunmuyordu. Yeniden başımı iki yana salladım. "Demek aşağı yukarı sallamayı bilmiyorsun. Öğretmemi ister misin?"

Bir şey söylemedim. Hiçbir harekette bulunmadım. Aklımdan tek bir şey geçti. Uzun zamandır bana Minikşe demeyişiydi.

İçimde kavrulan hislere düşmüştüm ki bir de baktım ki Bedir de yatağımın içine düştü. Gözlerimi kırpıştırdım hayretle. "Ne yapıyorsun sen? İner misin aşağı," dedim heyecanla. Sesim keşke biraz sakin çıksaydı. Ne yapıp edip yüreğimi yerinden oynatmayı başarıyordu. Tek kişilik yatağımda öteye kaymak zorunda kalırken yerdeki yastığa uzanıp çekip aldı ve başımızın altına iliştirdi. "Bana gerçekten başımı aşağı yukarı sallamayı mı öğreteceksin?" diye sordum sorgulayıcı tonla.

Bedir başını keyifle yastığa bırakırken bana bakıp başını iki yana salladı. "Boşver aşağı yukarıyı. İki yana sallayınca daha güzel iletişim kurabiliyoruz biz." Göz kırptı.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now