18. Bölüm: "Gülpembe"

2.8K 225 529
                                    

♫Günün şarkısı; Ebru Gündeş- Çok mu gördünüz?

Herkese merhaba, öncelikle!

#Evdekal!

Yorumlarınızı bekleyeceğim. Seviliyorsunuz <3

Bölüm. 18

    Alt dudağım dudakları arasından kaydığında ellerimi yavaşça kollarına yerleştirdim. Yavuz benden farklı olarak ellerini yanaklarıma bastırdı ve yüzümü kendine doğru çekti. Dudakları arasından kayan alt dudağımın yerini, üst dudağım alıverdi. Bu sefer bu tek kişilik bir öpüş değildi. Alt dudağının sıcağını ve nemini dudaklarım arasında hissedecek kadar sahici ve iki kişilik bir öpücüktü bu..

Burnumun ucuna düşen küçük bir damla ile beyaz bir kağıt gibi tertemiz olan zihnime binlerce düşünce koyu bir mürekkep ile yazılmaya başladı. Bir damla daha düştü, bu sefer alnıma. Yağmur mu yağacaktı? Aynı soruyu Yavuz da kendisine sormuş olacak ki, hafifçe üst dudağımı dudaklarının esaretinden bıraktı.

Birbirine karışan nefeslerim ve dudaklarımız birbirinden ayrılıverdi. Yutkunup göz kapaklarımı hafifçe araladım. Gözlerim kollarına bastırdığım ellerime kilitlenmişti. Yüzüne bakamayacak kadar utanıyordum.

"İşte bu gerçek bir hayat öpücüğü..." diye fısıldadı. "Peki ya şimdi? Şimdi sadece benim seni öptüğümü iddia edebilir misin?"

Yutkundum sesli bir şekilde. "Yağmur mu yağacak?"

"Bir kere olsun, soruma soru ile cevap verme." dedi. "Sana bir soru sordum. Bana cevap ver, lütfen."

"Ne demem gerekli?" dedim hemencecik.

"İçinden geçeni." diye fısıldadı.

"Seni öptüm." dedim ve hızla gözlerimi kapattım. "Seni öptüm işte." Kabanının yakalarını kavrayıp yüzümü hızla göğsüne bastırdım. "Bunu mu duymak istiyordun?"

"Evet." dedi gülerek. "Utandın mı?"

"Sus, daha fazla soru sorma bana."

Küçük bir kahkaha atıp kollarını bedenime doladı. "Ah benim, gül gibi pembe yanaklım."

Kollarımı beline dolarken içime dolan sıcak duygu ile gülümsemeden edememiştim. Edebiyata aşık olduğu her cümlesinden, her kelimesinden belliydi. Edebiyata duyduğu ilgi ve sevgi beni her defasında bambaşka dünyalara sürüklüyordu. Bir zamanlar o şiirleri okurken hayal ettiğim uçsuz bucaksız memleketleri hayal eder oluyordum.

"Vazgeçtim, sen benim vişnem olma." dedi saç diplerime dudaklarını bastırmadan hemen önce. "Sen benim gülpembem ol."

Yutkundum ve yanağımı göğsüne bastırdım sadece. Derin bir nefes aldı ve bir şey diyecekken bardak boşalırmışcasına yağan yağmur damlaları ile irkildi. Kafamı göğsünden ayırıp kafamı göğe diktim. Yağmur damlaları yüzümün her köşesine damlıyordu.

"Üşütüceksin!" diyerek beni yanına çekmesi ile kabanını ikimizin üzerimize tutması arasında sadece iki saniyelik bir fark olmuştu.

"Üşüteceğiz!" dedim elimi beline sararken.

Arabaya doğru koştuk. Yavuz anahtarı çıkarıp arabanın kapılarını açtı. Hızlı bir şekilde ön koltuğa geçtim ve emniyet kemerimi çekiştirdim. Bedenim titriyordu, içime bir ürperti yayılıvermişti nedenini bilmeksizin.

"Ah, yağmur duracak gibi değil." dedi Yavuz kapıyı kapatırken. "Üşüyor musun?"

Uzatmadan, "Evet." dedim.

Mavi UmutlarTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon