♫Günün şarkısı; Zeki Müren - Gitme, sana muhtacım
Herkese merhabalar, efendim.🌷
Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerle birlikteyim.🥥 Bildiğiniz gibi online dersler başladı ve hepimiz bu derslerle uğraşıyoruz.😵 Bu yüzden uzun süredir bölüm atamadım. Ayriyeten bu uzun sürenin ardından bölüme yorum yazmayıp ama yeni bölüm gelmedikçe son bölüme "YB" yazan okurlarımla tanıştım.😏
Memnun oldum efendim, umarım son bölüme yorulmadan "YB" yazdığınız gibi bu bölüme de yorulmadan yorum atarsınız.🤭 Unutmayın, sizin 10 dakikaya okuduğunuz kitabı ben bu yoğunlukla 3-4 saate yazıyorum.🙃
Evet, tam tamına 5143 kelime, 27 sayfa civarı bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz.🌈
Yorumlarınızı bekleyeceğim. Seviliyorsunuz <3
♥️Bir sonraki bölümü beş kişiye ithaf edeceğim. Buraya ilk "Ben" yazan beş kişi seçilecektir.♥️
Bölüm. 23
Boynumdaki ağrı ile araladım gözlerimi. Yutkunup kafamı yavaşça kaldırmaya çalıştım. Aynı pozisyonda yattığım için boynum tutulmuştu. Elimi yüzümün yarısına yerleşitip kendime gelmeye çalıştım. Yatakta doğruldum ve bacaklarımı yataktan dışarıya atıp oturdum. Hava hala karanlıktı. Daha sabah olmamıştı derken masanın üzerinde duran Yavuz'un telefonun ekranına dokuntum. Saat 06:28'di.
Kollarımı havaya kaldırıp gerindim. Yataktan kalktım ve Yavuz'un üzerini örttüm. Uykum açılmıştı. Odadan çıkmayı niyetlemiştim ama gözlerim onun çalışma masasının çekmecesine sataşınca düşkü kitabı hatırladım. Yutkundum ve çevrilip ona baktım. Kafasını duvar tarafa çevirmişti ve uyuyordu.
Yaptığımın doğru olduğunu düşünmüyordum, çünkü bu onun mahremiydi. İsteseydi gösterirdi ama merakıma yenik düşüyordum ben de. Omuzlarımda iki görünmez varlık vardı. Biri bana yapmamam gerektiğini fısıldarken, diğeri konunun ben olduğumu söyleyip söyleyip beni o çekmeceye doğru itiyordu. İçimdeki merak o kadar büyüktü ki, o sesin beni itmesini beynim kabulleniyordu. Ayaklarım oraya doğru hareket ediyordu.
İşte buradaydı. Merakıma yenik düşmüştüm.
Nihayet, şeytana uyup çekmeceyi yavaşça çektim ve kitabı elime aldım. Dün arasına koyduğu şeye bakamamıştım. Bugün, hatta tam da şimdi onun ne olduğunu öğrenecektim. Derin bir nefes aldım ve mümkün olduğu kadar sessiz olmaya çalıştım.
O şeyin olduğu sayfayı açtım; Kurumuş bir çiçek vardı burada. Kurumuş, küçük bir şebboy dalı. Yutkunup sayfaya baktım. Küçük bir şiir vardı ve o şiirin altında kurşun kalemle bir şeyler karalamıştı tekrardan. Önce şiiri okudum içimden.
İçmek...
Gözlerinde içmek ay ışığını.
Varmak,
Gözlerinde varmak can tılsımına.
Gözlerin hani?
Bu şiiri seçme nedenini merak ediyordum. Gözlerim yazdıklarına kaydı; Derler ki, "Eğer bir kişi senin kaderinse onu üç kere görürsün." Bu benim onu ikinci görüşüm. Koskoca İstanbul'da onu ikinci görüşüm. Dönüp dolaşıp ikinci kez onu görüşüm. Ona yaklaşacak cesareti topladım onu gördüğüm ilk an, tam hareket edecekken biri geldi yanına. Elinde bir buket çiçekle. Sevdiği varmış... Sarıldı ona. Öptü yanağından. Öyle bir sarıldı ki, sanki babasına sarılıyordu. Kalktılar sonra. Adam onun elini tuttu, gülerek ayaklandılar ve gittiler. Yanımdan geçti. Rüzgarı burnumun direğini sızlattı. Kalbimi nasıl da kölesi yapıvermişti. Demetinden bu çiçek düşünce, alıp saklamak istedim. Belki de o hiç benim kaderim olmamıştı...

YOU ARE READING
Mavi Umutlar
FanfictionYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...