t h i r t e e n

849 77 158
                                    

Sıradan çıkarak tepsimle beraber gözlerimle Sadie ve Noah'ı aradım,
masalarına doğru adım atmaya başladım.İkisi bir şey konuşuyordu Sadie'nin yanına oturdum. "Selam" ikiside selam verince karşılıklı sohbet etmeye başladık,iksinide çok özlemiştim.Onlar benim dostumdu,
sesli gülmeye başladığımızda bir kaç kişi bize bakmıştı.Bu kişilere Finn'de dahildi.

Göz göze geldiğimizde hemen gözlerimi kaçırdım,dün yaşananlardan sonra yüzüne asla bakamazdım.Bu çok utanç vericiydi,o an dün ki olanlardan Sadie ve Noah'a bahsetmediğimi hatırladım onlara her şeyi anlatmalıydım.

Finn ile öpüşmemiz dışında her şeyi.

"Çocuklar söylemeyi unuttum,videoyu paylaşan kişi Finn değilmiş-"

"Kimmiş?"

"Jacob." Sadie ellerini göğüs
hizasında birleştirdi ve gülümseyerek "Ben demiştim Finn değildir diye." Bir şey demedim.Noah söze girdi. "Onun paylaştığını nasıl öğrendin peki?"

"Ağzından aldım diyelim." Daha fazla detay vermemeye çalıştım,o sırada Lilia koşarak yanımıza geldi.Telaşlı gözüküyordu. "Selam Lilia,iyi misin?"
Nefes nefeseydi masalarına baktığımda Jaeden ve Finn'in olmadığını gördüm.Umarım kötü bir şey yoktur. "Ben iyiyim,ama Jaeden ve Finn-"

"Ne oldu onlara Lilia?"

"Joseph o ikisini arka bahçeye çağırmış muhtemelen o gün ki kavgadan dolayı." Ayağa kalktım peşimden geleceklerdi ki elimle durdurdum. "Siz gelmeyin,başınıza bir şey gelsin istemem." Israr etmediler,Lilia söze girdi. "Joseph yanında hep kesici alet taşır Millie,o çocuk cidden çok tehlikeli.Kendine ve çocuklara dikkat et." Başımla onayladım ve yemekhaneden çıktım.

Benim kadar tehlikeli olamazdı.

Arka bahçeye sessiz adımlarla yürüdüm,sesleri yakınlaşmaya başlayınca köşede durarak uzaktan onları izledim.Joseph'in yanında adını bilmediğim ilk defa gördüğüm bir çocuk vardı.Lilia'nın doğru tahmin ettiği gibi Joseph'in elinde bıçak vardı ve Jaeden'ı arkadan sararak boynuna doğru tutuyordu.Diğer çocuk Finn'e vurmaya başladı,ikisi kavga ettiklerinde çocuk yumruğuyla Finn'i yere yatırdı.

Finn'in yerde hareketsiz olduğunu gördüğümde yanlarına gittim.Üçü de başını bana çevirdi,Joseph iğrenç bir gülüşle "Bu büyü yapan kız değil mi?" dediğinde orta parmak kaldırdım,
gözlerim Finn'e kaydığında yavaşça gözlerini açtığını gördüm,yanına gitmeliydim ama önce şu iki çocuğu halletmem gerekiyordu.

Diğer çocuk bana doğru yaklaştığında elimi uzatarak onu yere fırlattım,
Joseph elindeki bıçağı indirerek Jaeden'ı bıraktı ve bana doğru yaklaştı ağzını açıp bir şey diyecekti ki kolunu kırdım.İnleyerek yerdeki arkadaşını kaldırdı ve ikisi beraber koşarak gittiler.Jaeden arkalarından bağırdı.
"Bir daha bize bulaşamazsınız orospu çocukları!"

"O bizim arkadaşımız ve o bir deli!"
Dengemi kaybederek yere düştüm,
gözkapağımı açmakta zorlanıyordum.
Fazla bir şey yiyememiştim üstüne kendimi zorlayınca kan şekerim düşmüş olmalıydı.Finn ile Jaeden başıma geldiklerinde Finn'in suratının kızarık olduğunu gördüm,
dayak yemişti ve kaşı kanıyordu.

"Millie,iyi misin!?" Cevap veremedim çok yorgundum,gözyaşlarım yanaklarımdan süzülünce kendimi tutamadım. "Ben canavarım değil mi?" Finn ellerini omzuma koydu. "Hayır,Millie.Sen canavar değilsin.
Beni kurtardın anlıyor musun?" Başımla onayladım,Finn beni kaldırarak bana sarıldığında arkamızdan Jaeden'da sarıldı.

Arkamızdan gelen seslerle birbirimizden ayrıldık. "Jaeden iyi misin canım?" Lilia koşarak Jaeden'a sarıldığında Finn beni yavaşça kaldırdı ve göz göze geldik.Sadie ve Noah ile sarıldıktan sonra yürümeye başladık. "Millie burnun yine kanıyor,
silmeliyiz." Başımı salladım,her zaman kanıyordu artık alışmıştım.
Jaeden,Lilia ve Finn üçlüsü arkamızdan geliyorlardı.

"Finn tanrı aşkına kim dövdü seni!?Joseph mi?" Gözlerimi devirdim nefret ediyordum ondan."Yanında bir çocuk vardı,tanımıyorum."

"Spor salonunda ilk yardım çantası vardı,ordan yüzünü temizlemeliyiz."
Finn bir şey demedi başını sallamakla yetindi,okulun içine girdik.Zilin çalmasına yirmi beş dakika vardı,
Sadie ve Noah ile ayrılarak tuvalete gideceğimi söyledim aslında Finn'i merak ediyordum ve spor salonuna indiğini gördüm peşinden gittim.
İçeriye girdiğimde erkek kabinlerinde olabileceğini düşünerek oraya ilerledim ki öylede oldu.Bankın üstüne oturmuş ve kırmızı çantayı yanına koymuş bir şeyler düşünüyordu.

Beni henüz farketmediğinde bir adım daha attım ve kafasını direk bana çevirdi. "Oh,senin ne işin var burada Millie?Yemeğini yemeliydin." Omuz silktim. "İştahım yok." Yanına oturdum ve çantanım fermuarını açtım. "Ne yapıyorsun?"

"Yüzünü temizleyeceğim." Finn bir şey demedi elime aldığım pamuğa tendürdiyot dökerek Finn'e döndüm. "Yaklaşır mısın?" Finn başını bana çevirdiğinde göz göze gelerek aradaki mesafeyi azalttı ve ben pamuğu kaşına bastırdığımda ahladı. "Biraz yakabilir." Gözlerini benden ayırmadan konuşuyordu "Biraz mı?" Sırıttım o da güldü,kanayan kaşının etrafını aynı pamukla sildim.

"Millie,," Pamuğu değiştirerek diğer kaşınada aynı şekilde bastırdım bu sefer tepki vermemişti. "Efendim Finn?" Gözleri dudağıma kaydığında dün yaşadığım şeyin tekrar yaşanmaması için biraz uzaklaştım. "Beni kurtardığın için teşekkürler"
Başımı salladım. "Önemli değil,
Finn.Sizler benim için değerlisiniz elbette yapacağım." Beklenmedik sorusuyla bir süre düşündüm. "Ne yani banada mı değer veriyorsun?"

"Sana değer vermesem kıçını kurtarmazdım sersem" güldüğünde bende güldüm. "Seni sevmediğimi mi düşünüyordun?"

"Nefret ettiğini düşünüyordum." Kendimi tutamayıp sesli güldüm. "Bazen kırıcı olabiliyorsun ama bu seni sevmediğim anlamına gelmez." Ayağa kalkarak pamuğu çöpe attım ve yerime tekrar oturdum,Finn bana döndü. "Burnunu silmemişsin." Elini çantaya sokarak çıkardığı ıslak mendili burnuma yaklaştırdı ve silmeye başladı.

O an her şey çok garipti,sadece birbirimize bakıyorduk hiç konuşmadan sessizce anlaşabiliyorduk sanki.Burnumu silerken aramızdaki mesafenin azaldığını farkettim.Gözlerim dudaklarına kaymıştı.Bir erkeğe göre fazla güzel dudakları vardı aslında.
"Millie,," ses tonu değişik gelmişti. "Finn?"

"Dün akşam olanlar,," Konunun buraya gelmesi terlememe sebep olmuştu,bu konu hakkında konuşmak benim için utanç vericiydi. "Öpüşmemiz yani" bu kelimeyi onun ağzından duymak garibime gitmişti.
"B-ben özür dilerim,yapmamam gereken bir şeyi yaptım."

"Önemli değil Finn.Anlamı olmayan bir şeydi zaten." Yüzümü Finn'e çevirdiğimde yanakları kızarmıştı. "Anlamsız bir öpücüktü zaten bir önemi yok" Finn bir süre bana baktığında bir şey demedi sonrasında dediklerimi tekrar etti. "Evet,anlamsız bir öpücük" bir süre sessizlik oldu,
konuyu dağıtmaya çalıştım. "Iris ve sen çıkıyor musunuz?" Kaşlarını çattı.

"Bunu da nerden çıkardın Millie?"
Omuz silktim "Bilmem,sürekli yanında bitiyor.Sinir bozucu." Finn sırıttığında anlamsız bakışlarımla ona döndüm. "Merak etme bende çok fazla sevmiyorum zaten."

"Neden merak edeyim?" Sırıtması yüzünden eksilmeyince kaşlarım istemsizce çatıldı. "Bilmem." Gözlerimi devirdim,dalga geçiyordu ve hiç komik değildi. "Tanrı aşkına regl misin Millie?" Elimle bacağına vurdum. "Kapa çeneni hayır" Kahkaha attığında bu sefer omzuna yumruk atmaya başladım,iki elimide sıkıca tutarak bana döndü.Aramızda
ki mesafenin azaldığını farkettiğimde kalbim yerinden çıkacakmışcasına atmaya başladı.

Uzun bir süre bakıştık,dudaklarıma baktığında bende onunkilere baktım.
Bunu neden yapıyordum bilmiyorum ama dudakları güzeldi,gözlerini tekrar bana çevirdi ellerimi bırakarak aradaki mesafeyi açtı ve ayağa kalktı.
Bunu yapmaktan zevk alıyordu sanırım ki sürekli yapıyordu.Hiçbir şey demeden oradan çıktığında kaşlarımı çatarak peşinden gittim.

"Finn nereye gidiyorsun?" Arkasını dönüp baksın diye sesimi yükselttim ama umrunda bile olmadı,spor salonundan çıktığında sinirlenmiştim.
Neden böyle dengesizce davranıyordu Bunu yapmaya hakkı yoktu ortada hiçbir şey yokken hemde.

Tanrım.Finn seni anlamaya çalışıyorum ama buna engel olursan seni asla anlayamam.











1K için teşekkürler🎉

Bu kadardı siaigösğvkdğ

different | fillieWhere stories live. Discover now