♧1♧

1.1K 41 9
                                    

    Sadece bir gün.....Güneş açmasa, yattığınız yerden kalkamasanız, sevdiğiniz kişi ellerininizin sıcaklığını hissedemese ne olurdu? Sadece bir gün.....

     Ben söyleyeyim. Katlanamazdınız. Ölü bir bedenin içinde olmaya asla katlanamazdınız. Peki ben.... Neden katlanıyorum bu işkenceye? Her gün aynanın karşısında kendime bakınca, bembeyaz bir ten, buz gibi eller ve tüm insanları korkutan, belkide vücudumdaki tek renkli yer olan, kan kırmızı gözlerim.

  Ailemden kimse vampir falan değil. Bu sadece babam yüzünden daha yeni doğduğum zaman üzerime çökmüş bir lanet. Babam çok kez annemi aldatmış. Annem ise sonrasını düşünmeden babama bir büyü yapmış. Ancak babam bundan haberi yokken annemle beraber olunca lanet benim üzerime çökmüş ve beni doğar doğmaz bir vampire çevirmiş.
 
   Babam bunu öğrenince annemin başka bir adamla onu aldattığını ve benim melez bir vampir olduğumu düşünmüş. Ancak annem babam tarafından biraz zorlanınca ona büyü yaptığını itiraf etmiş. Daha sonra ise boşanmışlar. Babama ne oldu hiç bilmem. Çünkü annem ondan hiç bahsetmez. Beni tek başına büyüttü. Bana herşeyi ilk anlattığında  ona çok sinirlenmiştim. Ancak karşımda hüngür hüngür ağladığını görünce onu affetmiştim. Bana alışmam konusunda çok yardım etmişti gece gündüz hiç yanımdan ayrılmamıştı.

   Bana en çok yardım ettiği zaman ise kan içmek zorunda olduğumu öğrendiğim zamandı. Ben korkmayayım diye o da benimle birlikte içmişti. Ama daha sonra 3 gün kan kusmuştu. İlk kez o zaman ağlamıştım hayatımda. İnsanlar benim her zaman soğuk biri olduğumu düşünürlerdi hep.

   Çünkü dışarıya karşı hep soğuk birisi olmuştum ben. Şu hayatımda annemin bana öğretemediği tek şeydi sanırım gülümsemek. İçimde, tenimde, gözlerimde, duygularımda ve her noktamda hissettiğim soğukluğu diğer insanlar da görse benim için bir şey fark etmezdi asla. Ama sanırım diğer insanlar için fark ediyormuş. Ben bunu hayatım boyunca asla öğrenememiştim.

   Peki bunu bize kim öğretecek? Gülümsemeyi? Ailemiz, sevdiklerimiz, arkadaşlarımız, okul? Bazılarımız doğduğunda öğrenir gülmeyi. Bazılarımız arkadaşlarıyla. Bazılarıda sevdiği, güverndiği insanın kollarında . Peki ben? Bana ne ailem, ne arkadaşlarım, ne de okul öğretebilmişti gülmeyi. Sevdiğim mi? Beni sevebilen birinin çıkabileceğini pek sanmıyorum. Çünkü onlar beni "duygusuz" olarak tanımlardı. Onların gözünde ben kimseyi sevmeyi bırakın güvenemezmişim bile. Ama, haksız da sayılmazlar. Ben ne bir insana güvenebiliyorum, ne de sevebiliyorum. Annemi bile. Ona karşı içimde derin bir sevgi yok. Sadece saygı var. Bana bunca sene bakan ,benim için ölmeyi göze alan, bana hem anne hem baba olan bir kadına. İçimde sadece saygı vardı.

    Melezler, ki dünyada safkan kaldığını pek sanmıyorum, gözlerime baktıklarında saf nefret gördüklerini söylerlerdi hep. Onlar, benden hep korkardı. İşte bu yüzden hiç arkadaşım olmamıştı. Onlarla konuşmak isterdim ilk okuldayken. Ama onlar sırrımı öğrendiğinde benden hep kaçarlardı. Beni canavar olarak tanımlarlardı herzaman. Orta okulda da bu şekilde devam etti. O zamanlar kendimi kontrol etmeyi yeni öğrendiğim bir zamandı. Ve ben bir kişiye saldırmıştım. Annem çok güçlü bir büyü yapıp çoğu kişinin hafızasını değiştirsede o zaman da canavar olmuştum herkesin gözünde.

   Ve lise.... Yine canavar bir ben ve benden adeta ödleri kopan melez öğrenciler. Hergün "okul bittiği zaman gideceğim buralardan ve bir daha asla kimse bana canavar diyemeyecek" düşüncesiyle giderdim okula. Böyle böyle son seneme gelmiştim. Hergün bu düşünce bana işkence etsede bir süre sonra zevk almaya başlamıştım.

  Ve bu sene tamamen kontrolden çıkmıştım. Hergün melezlerin benden korkan yüzünü görmek bana zevk vermeye başlamıştı. Asa kullanmadan büyü yapmayı öğrenmiştim. Ve en güzel yanı bunu kimse bilmiyordu. Belkide bana zevk veren tek şey olmuştu.
 
   Bu günde evden simsiyah bir şekilde çıkmış eğlenmeye gidiyordum. Evet eğlenmeye. Okulu öyle tanımlardım ben hep. Demir kapıdan geçip okulun bahçesine girdiğim anda başlamıştı sessizlik. Bu demir kapı korurdu bizi bunca sene. Benim korunmaya ihtiyacım olmasada melezler korunmaya muhtaç hissederdi. Çünkü onlar bir büyücüyle bir insanın eseriydi. Korkaklardı... Eğer kendi dünyalarına gitselerdi büyük ihtimalle yakılarak öldürülecekleri için bu dünyada kalarak büyücülüğün adını lekelerlerdi. Bu kapıdan nasıl geçtiklerine her zaman şaşırırdım. Bu kapı büyü gücü olmayanları geçirmezdi.  Bu yüzden korunduklarını zannederlerdi.

  Ancak bende onların gözünde bir tehlikeydim. Aradan bazılarının gözü bana çevrilmeye cürret edince kafamı onlara çevirdim ve adeta ateş saçan gözlerimi üzerlerine diktim. Hepsinin kafası yere inince yada gözlerini kaçırınca siyah pelerinimin geniş kapşonunu açtım ve okula girdim.

  Siyah adeta paramparça kotum ve yine siyah yer yer yırtıkları olan kazağımın bileklerini dirseklerime kadar katladım, koridorda yürürken. Melerzler bana korkan bakışlar atarken. Belime kadar gelen simsiyah saçlarımın gözüme giren bir perçemini kulağımın arkasına sıkıştırdım adeta kağıttan daha beyaz ellerimle. Böylece biraz daha ortaya çıkarmış olmuştum ateş kırmızısı gözlerimi.

   Yavaş adımlarla ve adeta nefret dolu bakışlarla sınıfıma yöneldim ve en arkaya doğru yavaşça ilerledim. En arkaya oturmamin sebebi fark edilmemek falan değildi. Arkalarında olduğum zaman ne zaman ne yapabileceğimi hissedemezlerdi bu yüzden her zaman diken üzerindeydiler. Yavaşça pelerinimi çıkardım ve sırama oturdum.

Normal şartlarda okulda pelerin yada cübbe giymemiz gerekiyordu ama gelin görün ki bu benim pek de umrumda değildi. Onların bembeyaz tenimi gördüklerinde gözlerinde oluşan korkuyu seviyordum. Pelerinimi çantamın içine attım ve yerime iyice yerleştim. Çantama özel bir büyü uygulamıştım bu sayede içine her şeyi sığdırabiliyordum.

   Melezlerdende bunu deneyenleri yada yapmaya çalışanları görmüştüm. Becerememişlerdi çünkü vampirler arasında konuşulan özel bir dilde yapılıyordu. Bu yüzden kimse beceremiyordu.

   Sınıf sessizleşmişti bunun iki ihtimali vardı ya ben gelmiştim yada birazdan çok biricik(!) öğretmenimiz gelecekti. Çantamdaki not defterini yavaşça çıkardım ve dersimizin ne olduğuna bakmıştım. Normalde pek umrumda olmazdı. Okula gelir, herkesi korkutur ve giderdim. Ama bu kadar hazırlıklı gelmeleri beni meraklandırmıştı.

   Yavaşça sayfaları çevirdim ve pek ilgimin olmadığı programı buldum. Dersi gördüğümde yüzümdeki nefret dolu ifadeyi kim görse korkardı. Neden mi nefret doluydum? Çünkü ilk ders 'insanlık tarihi' idi. Bu dersten ciddi anlamda nefret ediyordum. Büyücülük yeteneği olanlara aptal insanları anlatmaları bence çok saçmaydı.

  Defteri adeta çantama fırlattım ve çantamı aldığım gibi sınıftan fırlarcasına çıktım.


_______________________________________

   Lafı uzun tutmayacağım ve olayları karıştıracağım. Desteğinizi bekliyorum.

Mühür || MYGDonde viven las historias. Descúbrelo ahora