3.4

5.1K 495 354
                                    


"Ben de gitmek zorunda mıyım?"

Jimin dik dik suratıma baktığında, oflayarak ayağa kalktım. Bugün Jungkook'un yüzme yarışı vardı ve ben Jongin'e gitmeyeceğimi söylemiş olmama rağmen Jimin ile ikisi beni almaya gelmişti.

"Bu maç önemli ve senin de orada olman lazım."

Hiçbir şey söylemeden onları salonda yalnız bırakıp, odama geçtim. Üzerimi değiştirip, üstüme özensizce kot pantolon ve beyaz büstiyer geçirip, ceketimi yanıma alıp salona geri döndüm.

Jungkook'u en son bir hafta önce görmüştüm. Beni dinlemeden çekip gitmişti. Aslında o an kırıldığını düşünüp üzülmüştüm ama daha sonra anlamıştım ki haksız olan oydu. Tam bir dengesiz gibi davranmasından sonra onun hakkında ne düşünürsem düşüneyim beni suçlayamazdı. Kırılmış olsa bile çekip gitmemeli ve bana kendini açıklamalıydı. Doğrusu buydu.

Jimin ve Jongin beni görünce sırıttıklarında gözlerimi devirip, ceketimi giydim. Bu iki salak bazen çok sinirimi bozuyordu.

"Neden orada olmam gerek anlamıyorum." diye homurdandığım sırada Jongin koltuğun üzerindeki çantamı ve telefonumu aldı. Jimin de beni döndürüp, omuzlarımı tutarak çıkışa yönlendirdi.

"Ona şans getireceksin."

"Ya, ne demezsin."

"Ciddiyim." dedi evden çıktığımızda. "Senin orada olduğunu görünce daha iyi yarışacak."

Yüzümü buruşturdum. Jimin'in arabasına ulaştığımızda Jongin'in elinden çantamı alıp, arka koltuğa oturdum. Jongin de öne oturduğunda arkada tek kalmıştım. Onlara yaklaşıp, kollarımı ön koltuklara yasladım.

Müzik çalarda Weathers çalıyordu.

"Diğerleri orada mı?" diye sordum.

"Evet, Jungkook'un yanında olacaklar."

Kafamı salladım ve Weathers grubuna eşlik ettim. Jimin de bana katılmıştı ama Jongin şarkıyı bilmediği için sadece bizi dinliyordu.

Yarım saatte salona geldiğimizde Jimin biletlerimizi gösterip bizi içeriye soktu. Taehyung tek başına bizi bekliyordu. Hemen onun yanına ilerleyip, oturduk. Salon çok kalabalıktı ve neredeyse insanların yarısından çoğu kızdı.

Jongin kulağıma eğilip, "Buradakilerin yarısından coğu Jungkook'u desteklemeye geldi." diye fısıldadığında dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. O, bir yüzücünün olması gerekenden daha çok ünlüydü.

Bana dönen bakışları hissediyordum. Bana bakarak bir şeyler konuşuyorlardı ama ne dediklerini duyamıyordum. Beni tanıyorlar mıydı?

Kısa bir süre sonra Yoongi yanımıza geldiğinde yüzündeki endişeli ifadeyi görünce kaşlarımı çattım. Bunu fark eden sadece ben değildim.

Jimin, "Ne oldu?" diye sorduğunda Yoongi gözlerini kaçırıp, "Babası..." diye mırıldandı. "Gelmemiş."

"Ha'siktir."

"O adamı öldüreceğim bir gün."

"Ne diye gelmemiş ya? Yaptığı başka bir şey var sanki. Yarım saatini ayıramıyor mu?"

Şokla bakışlarımı dördünün arasında gezdirdim. Dördüde kaşlarını çatmış, homurdanıyordu. Babasının gelmemesi neden bu kadar önemliydi anlamamıştım. Tamam gelmesi güzel olurdu, Jungkook'u mutlu ederdi ama belki de işi vardı? Cidden anlamamıştım. Aralarındaki sorun tam olarak neydi ki?

"Neler oluyor?" diye sordum.

Taehyung, "Aralarının bozuk olduğunu biliyor musun?" diye sorduğunda kafamı salladım ve "Jungkook gururunu hiçe sayıp onu çağırdı ve eğer babası şimdi gelmediyse bir daha aralarını düzeltebilirler mi bilmiyorum."

shinobi naku Where stories live. Discover now