22.Bölüm

25.2K 1K 50
                                    

Sancı her an daha da çoğalıyor, dalga dalga gelip, kendisini yutup yok edecek gibi hissediyordu. Terden ıslanan alnına yapışan saçlarını çeken Fırat, dudaklarını aynı yere bastırıp

"Hadi gözümün bebeği az kaldı." Dedi. Saatler geçmek bilmemiş, doğum başlayalı epey zaman olmuş hatta bu sırada tüm aile haberi alıp Rize gelmişti. Geriye sadece Ali Yıldırım'ın gelişi kalmıştı ancak paşa zade resmen naz yapıyor annesinin canına okuyordu.

"Asena, kızım..."

"Annee!" Dişlerini sıkarak söylediği bu kelime şimdi kulağına başka geliyor, heyecanını artırıyordu.

"Az kaldı annecim, hadi son bir kez derin nefes al ve var gücünle bebeği it." Asena derin bir nefes aldı ama yorgun bedeni arkasında oturan ve saatlerdi elini tutarak, sırtını ovarak kendisine destek olan kocasına doğru resmen yıkıldı. Doğum uzun sürdüğü ve hala bebek doğmadığı için fazlasıyla yorulmuş, canı hiç olmadığı kadar yanmış ve artık bitme noktasına gelmişti.

"Çok yoruldum!" Ona hem manevi hem de duygusal olarak destek olmaya çalışan Mavi ile annesi Gonca'ya yaşlı gözlerle bakarken yeniden gelen sancıyı karşılarken bedeni kasıldı.

"Asenam, güzel karım... Hadi birtanem, biraz daha dayan."

"Acıdan beynim uyuştu artık!" Diye öyle bir isyan etmişti ki Fırat oturduğu yerde irkilip gözlerini kapadı. Sağına Gonca, soluna Mavi gelip ellerini sıkı sıkı tutarken Asena durmaksızın ağlıyordu.

"Ablacım, bak bu yaz yağmuru gibi bir şey. Evet şu an canın çok yanıyor ama az sonra hepsi geçecek ve hemen ayağa kalkacaksın. Beni hatırla, benim doğumumu hatırla. Hadi bebeğim, sen hayatımda gördüğüm en güçlü kadınlardan birisin. Bu inatçı oğlanı ondan daha çok inat ederek doğurursun." Yeniden ayağa kalkıp bebeğin geliş süresinin ne kadar olduğunu kontrol etti.

"Gerçekten az kaldı dişi kurt, gerçekten. Hadi kızım, hadi topla kendini." Şefkatli sesi git gide yükselip biraz sinirliymiş gibi çıkmıştı ama daha söyleyecekleri bitmemişti.

"Ulan hergeleye bak, daha doğmadan sana kafa tutuyor, inat ediyor ve sende oturmuş ağlıyorsun." Demesiyle Asena aniden sustu ve Fırat'a döndü.

"Bu çocuk bizim ağzımıza sıçmasın!" O kadar sakin, içten ve doğal bir şey söyler gibi söylemişti ki hepsi kahkahalara boğulmuş, sesleri ise koridorda merakla bekleyenleri sarmıştı. Kahkaha seslerini duyup birkaç kere daha koridorda volta atan Alparslan

"Bizim ağzımıza sıçılsın, onlar içeride gülsün!" Dediği anda Bergüzar başını kaldırıp kocasına ters ters baktı.

"Çocuğu sen mi doğuruyorsun da ağzına sıçılıyor? Kaç kere çocuk doğurdun acaba?" Bu sefer dışarıdan kopan kahkahalarla odadakiler susup birbirlerine bakmıştı.

"Ben burada doğum yapayım onlar gülsünler!" Diye bağıran Asena, Mavi ve Gonca'ya bakıp onların işaretiyle yeniden ıkındı ve hissettiği acıyla boğazından bağırış yükseldi. Fırat gözlerini kapatmış, onun her bağırışında durmaksızın dualar okuyor, elini tutup destek olmaya çalışıyordu ki Asena derin bir nefes aldı ve odanın içini derin bir sessizlik sardı.

"Doğdu mu?" Sorusunun ardından kopan çığlık sesiyle ikisi de gözlerini açıp, Mavi'nin elleri arasındaki küçücük bedeni gördüler. Gonca Hanım gözyaşlarına boğulmuş, torununa inanamayarak bakıyor, Mavi ise hem ağlayıp hem gülüyordu.

"Doğdu, Ali Yıldırım geldi." Derken gözleri duvarda asılı olan saati bulmuştu.

"3 Mayıs. Saat 19.23." Bebeğin kordonunu kesip, şöyle bir sildi ve Asena'nın göğsüne bırakıp üstüne örtü örttü. Fırat şok olmuş halde oğluna bakıp ağlarken, Asena'nın tüm gözyaşları aniden dinmişti. Ali ise annesinin göğsüne yatıp sıcaklığını hissettiği anda sustu, gözlerini titrek titrek açıp kapatarak neler olup bittiğini anlamaya çalışır gibi bakınmaya başladı.

SEVDA KURŞUNU -Asena&Fırat- (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now