day 137 (pt.2)/ Jungkook is a clown

3.3K 373 1.5K
                                    

Üzgün palyaço hikayesini bilir misiniz?

Bir adam çok üzgün olduğu için psikoloğa gitmiş, ondan yardım istemiş ve çok mutsuz olduğunu söylemiş, psikolog da şehirdeki sirkte bir palyaço olduğunu ve herkesin neşesini yerine getirdiğini söylemiş. Adam durmuş ve demiş ki: "O palyaço benim."

İşte bu hikayenin palyaçosu kim biliyor musunuz? Jungkook.

Yoongi denen orospu çocuğunun yüzünü gördüğümde düşündüğüm ilk şey bu olmuştu işte. Jungkook bir palyaço. Gerçekten de bir palyaço olduğunu düşünmüyorum tabii ki, metaforik anlamda. Neyse, siz anladınız beni.

Onu görünce şaşırmış mıydım? Fazlasıyla. Bunun geleceğini tahmin etmiş miydim? Ah, başıma gelen şeylere dışarıdan bakabilme ihtimalim olsa belki Jungkook'un sır gibi sakladığı sevgilisinin bu piç olduğunu tahmin edebilirdim fakat hayatımı hikaye gibi okuyamıyorum işte.

Bu saatten sonra bu masada en az bir kalp kırılmadan kalkamayacaktık, şanslıysam birkaç da kemik tabii.

Yoongi ile tokalaşmak zorunda kaldığım elimi masanın altından kuğu şeklinde katlanmış olan peçeteyle siliyordum ve yanımda yüzünde hiçbir ifade olmadan oturan Jimin'e kaçamak bakışlar atıyordum oturduğumuz andan beri. Zavallı arkadaşım sabah yaşadığı saçmalıkları baştan anlatıyordu ve Yoongi dersine iyi çalışmış olmalı ki, can kulağıyla onu dinliyor gibi gözüküyordu fakat içinde muhtemelen 'kısa kes velet' falan diyordu çünkü bu tam onluk bir cümle.

"Taehyung," Jimin sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadığında ona yaklaştım fark ettirmeden ve Jungkook'a çevirdim gözlerimi bana dönerse dinliyor gibi gözükmek için. "Nasıl hissediyorsun?"

'Bundan birkaç ay önce dükkanımdan yaka paça attığım adamla aynı masada oturuyor olmak ve o adamın senin eski Jungkook'un yeni sevgilisi olması bana nasıl hissettirmesi gerekiyorsa öyle hissediyorum, yani bok gibi' demek istedim fakat bu kadar uzun bir cümleyi onlara belli etmeden söyleyemezdim. "Garip, sen?" dedim dişlerimin arasından sadece. Jimin kafasını aşağı eğdi usulca.

"Bir volkan gibi." gözlerimi kıstım onu duyduğumda, kısa bir bakış yolladı Jimin bana bulut mavisi saçlarının arasından. "Patlamaya hazır bir volkan gibi."

İlerleyen saatlerde patladı da. İnanamayacaksınız! Neyse heyecanını kaçırmayayım, kaldığımız yerden devam ediyorum.

Tanrım, bugüne kadar başıma gelen hiçbir şeye isyan etmedim; tamam belki biraz- yani... Peki, başıma gelen her şeye isyan ettim ama gerçekten de beni böyle mi cezalandırman gerekiyordu? Sadece soruyorum, umarım yanlış anlamamışsındır.

"Siz de konuşsanıza biraz." Jungkook bize döndüğünde yüzüme bir gülüş yerleştirdim fakat Jimin'in tuz yerine şeker koyduğum salatayı yerken ki gülüşü kadar yapmacık bir gülüş olmuştu bu eminim ki.

"Ne konuşalım?" dedim gözlerimi Yoongi'ye çevirirken. Ağzımı açsam kimse beni durduramazdı da Jungkook'un hatırına susuyordum o an.

"Hadi Yoongi'yle nasıl tanıştığımızı sorun. Ah, bunu size anlatmıştım sanki? Buldum, yaşını sorun. Ya da Yoongi'nin ne iş yaptığını! Ya da şey, sormayın o anlatır. Anlatırsın değil mi? Yoongi hyung gerçekten inanılmaz birisi!" aptal aşık arkadaşım ellerini çenesinin altına koyup yüzünü yanındaki muşmula surata çevirdiğinde ve gözlerini kocaman açarak gülümsediğinde midemin bulandığını hissettim. Ciddi anlamda kusmak istiyordum, hem de Yoongi'nin suratına.

Jungkook nasıl da kaptırmıştı kendini... Ah benim minik üzgün palyaçom, sen bunları hakketmedin.

"Sakin ol güzelim," yılan herif benim arkadaşıma güzelim mi demişti az önce? Ve Jungkook'un yanakları mı kızarmıştı bunu duyduğunda? "Birbirimizi tanımak için bolca zamanım var. Öyle değil mi?" Yoongi gözlerini Jimin'e diktiğinde Jimin bakışlarını bana çevirdi hemen.

Loser × vminWhere stories live. Discover now