1.0

3.4K 184 66
                                    

 Günlerdir Luke'un son sözleri kulaklarımda çınlıyordu.

Hislerinden asla kaçamayacaksın.

Ben ki hayatım boyunca kilisede günah diye adlandırılan şeyleri umursamamıştım. Papazların, Tanrı'nın sözlerini hiçbir çıkar gütmeden bize aktardıklarına inanmamış, inancın ve Tanrı'nın yalnız ve yalnız insanın içinde olduğunu savunmuştum. Tanrı ve onun kulu arasına birilerinin girdiği gerçeği her şeyi daha az gerçekçi yapıyordu gözümde. Ve ben bu yüzden papazların dediklerini umursamayı uzun süre önce bırakmıştım. Yine de içimde bir parça tüm bu hislerimin yanlış olduğu konusunda papazlara güveniyordu.
Onlardan kaçabilmem yada kaçamamam değildi mesele, onların yanlış olmasıydı. Ve ben doğru bir şeyler hissedene kadar onları içimde tutacaktım.

 Düşüncelerle dolu zihnim rahatlamak için direniyordu. Ama gördüklerim bunu mümkün kılmamak için uğraşılmış bir sahneden başka bir şey değildi. Luke'un sürekli, gözümün önünde yeni kız arkadaşı ile yapışık gezmesi bir yana yanında o olmadığında tek bahsettiğinin o oluşu beni deli ediyordu. Gözlerim onu görmese, kulaklarım işitiyordu. Ve sanki onunla veya onun ismi ile geçen bunca vakit yetersizmiş gibi bir de bugün birlikte gideceğimiz kafeye onu da çağırmıştı. Aleisha'dan nefret ediyordum; rahatça Luke'a dokunmasından, dudaklarını onunkilerle buluşturabilmesinden, insanların ne diyeceğini düşünmeden onunla gezebilmesinden... Hepsinden ayrı ayrı nefret ediyordum, en çok da tüm bunları yaparken doğru hissetmesinden.

Karşıdan ikisinin geldiğini gördüğümde gözlerimi devirdim. Barbie ve Ken gibilerdi, ikiside sarışın ve aptaldı. Ayrıca Ken'in ibnenin teki olduğu bariz bir şekilde ortadayken Barbie, yalnızca bir zavallıya benziyordu.

Luke'un bana uzaktan bir gülümseme göndererek elini salladığını gördüğümde ben de ona yapmacık bir gülümseme takındım. Ellerini Aleisha'nın beline sardıktan sonra burnunu onunkine sürterken biri sanki kalbimi yerinden sökmeye çalışıyor gibi hissediyordum. Yine de gülümsemeye devam ettim, artık daha buruk bir şekilde.

 Birbirlerinden ayrıldıktan sonra Luke, sola döndü ve Aleisha ise dümdüz benim olduğum yere ilerledi.

" Hey Aleisha. " ona bakarak gülümsediğimde o da gülümsedi.

" Michaeldı, değil mi? " diye sordu heyecanla. Onu başımla onayladıktan sonra biraz birbirimize yaklaştık.

" Luke, harika bir erkek arkadaş ha? " diye sordum, bu hissi tatmak için yanıp tutuşan bedenim bir sıcaklık dalgası ile kavrulurken.

" Öyle. " dedikten sonra gülümsedi. " Şimdi derse gitmeliyim, çıkışta görüşürüz. " onu el sallayarak uğurladıktan sonra omuzlarımı düşürerek matematik sınıfıma doğru ilerlemeye başladım.

Harika erkek arkadaş Luke Hemmings, aslında o kadarda harika sayılmazdı. Yani Aleisha'ya hiçbir ilgisi olmadığı düşünüldüğünde. Bu düşünce yüzüme bir gülümseme yayılmasına neden oldu. Ve bu gülümseme tüm gün orada kalmaya yemin etmiş gibi asla silinmedi. 

  Yaklaşık bir saattir masada oturmuş Aleisha ve Luke'un harika giden ilişkisinden bahsediyorduk. Bu oldukça kalp kırıcıydı. Neden bilmiyordum, yalnızca tırnaklarımı avuçlarıma geçirerek kendimi sakin kılmaya uğraşıyordum. Belki biraz olsun kalbimin acısını hissetmemeye. 

" Ben lavaboya kadar gideceğim, izninle. " Luke'un sesi ile düşüncelerimden sıyrılarak boşluğa bakan gözlerimi onlara çevirdim. Luke, Aleisha'nın burnuna minik bir öpücük kondurduktan sonra ayaklandı. Onun kalktığını gördüğümde ben de yerimden fırlayarak, 

" Ben de gitsem iyi olacak. " dedikten sonra hızlı adımlarla çoktan görüş alanımdan çıkmış Luke'a yetişmeye çalıştım. Ondan bir kaç saniye sonra kapıdan girdiğimde aynanın karşısında duruyordu. Ellerini lavabonun kenarlarına koymuş, başını yere eğmişti. Derin nefes alış verişlerini işittiğimde kabinlerden birinin kapısına yaslandım. 

Friends | Muke ClemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin