dix-sept•

2.4K 202 120
                                    

Pazar sabahı pencereme vurup duran baykuşumu içeri alarak uyandım. Biraz fazla uyumuş olmalıydım ki odam yine bomboştu. Gözlerimi ovuşturarak kalkıp pencereme gittim. Pencereyi açmamla içeri dolan buz gibi hava hafiften içimi ürpertmişti. Baykuşum Rosa'yı içeri alıp ince pijamalarımın üstüne bir hırka giydim. Keşke kar bir an önce yağsaydı ve bahar gelseydi.

Rosa'nın pençelerinin arasında bir mektup vardı ve benim mektuplarım genelde baykuş haneye giderlerdi. Her ne kadar ne olduğunu merak etsem de banyoya gidip yüzümü yıkamadan kendime gelemeyeceğimi bildiğimden şimdilik onu odamda yalnız bırakıp banyoya temizlenmeye gittim.

Daha uyanık bir Raquelle olarak odaya döndüğümde Rosa hala pencerenin önünde bekliyordu. Ona ödül olarak küçük bir parça yemiş verdikten sonra gitmesine izin verdim. Saatin 9'u geçtiğine neredeyse emindim ama yine de kendimi yatağa atıp mektubu incelemeye başladım. Zaten bugün bir işim yoktu.

"Cecilia & Thomas Lynwood"

Mektubu gönderenleri görünce kafam mümkünmüş gibi daha da karıştı. Anne babamla konuşalı bir hafta bile olmamıştı ki o zaman da gizemli bir elbise göndermişlerdi.

" Sevgili Raquelle,

Umarız hala günlerin güzel geçiyor. Babanla küçük bir işimiz çıktığından Bulgaristan'a gideceğimizi söylemek için yazıyoruz. Aile dostlarımız Krum'larla beraber kalmayı planlıyoruz. Arkadaşın Viktor'un Hogwarts'ta seninle olduğunu biliyoruz, ondan duymadan önce sana kendimiz söylemek istedik. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok, Noel zamanında seni almak için 9 3/4 peronuna gelmiş oluruz.

Viktor'a bizim iyi dileklerimizi ilet ve kendine çok iyi bak. Seni seviyoruz.

-Annen ve Baban"

Oh, demek Bulgaristan'a gitmişlerdi. Avrupa'nın diğer köşesine gitmelerini gerektirecek küçük işi merak etmeden edemedim ama sorsam da söylemezlerdi zaten. Babam mugglelar için bir reklam ajansında çalışıyordu yani onun için iş gezileri normaldi. Annemin bir bakanlık çalışanı olarak ona katılması tuhaftı sadece.

Mektuba cevap verme gereği duymadan baş ucumdaki masaya koydum ve pijamalarımı her zamanki gibi bir tayt ve bol bir sweatshirtle değiştirdim. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra biraz geç kaldığım kahvaltıya inmeye hazırdım.

Normalde kahvaltılar dersin başlamasından yarım saat önce, yani sabah 8'de biterdi. Yalnız uykuyu seven insanlar için olsa gerek haftasonları bu süre saat 10'a kadar uzardı. Duvardaki saatten okuduğum kadarıyla saat henüz 9:15'ti yani oldukça bol zamanım vardı.

Yanıma ajandımı alıp Ravenclaw masasına oturdum. Büyük Salon, ne çok kalabalık ne de sessiz sayılırdı. Tabağıma birkaç parça kızarmış ekmekle portakal suyu aldıktan sonra ajandamı açtım. Okulun ilk iki ayı, her zaman olduğu gibi sakin ve minimum ödevle geçmişti. Çoğu parşömeni birkaç gün önceden anca yetiştirmiş olsam da genel olarak güzel bir yıldı. Ajandama yapmam gereken ödevleri ve ne zamana bitirmem gerektiğini yazarak kahvaltımı yemeye başladım.

Bugünkü planım; Biçim Değiştirme, KSKS, İksir ve Tılsımlar ödevlerimi tamamen bitirmekti. Kahvaltıdan hemen sonra başlasam ve yaklaşık altı yedi saat sürseler Cedric'in doğum gününe hazırlanmak, ona bir kart yazmak ve belki biraz okuma yapmak için yeteri kadar zamanım oluyordu. İkinci parça kızarmış ekmeğimi didiklerken planıma gülümseyerek baktım. Her şeyi yetiştiriyor olmak içimdeki Ravenclaw'u mutlu etmişti.

"O ajandada bu kadar mutlu edecek ne var Rocky?" Ian'ın sesini duymak beni hiç şaşırtmadı. Zaten doğum günü için son dakika kontrolü yapacağını tahmin etmiştim.

pretty boy • cedric diggoryWhere stories live. Discover now