00.00

8.1K 303 195
                                    

"Anneeeee. Ben çıkıyorum!" Dış kapıyı kapatmadan önce son ses bağırmıştım. Bunu yapmama sinir oluyordu. Ve ben onu sinirlendirmekten zevk aldığım için her defasında bunu yapıyordum. Kapıdan bir kaç adım atmıştım ki kafama değen bir cisimle seslice inledim. Hemen yanımda duran terlik yukarı bakmama sebep olmuştu.

"Jiminnnn!!!! Senin ebeni seveceğim jimin!! Seninle aynı yerde çıktığım günü tarihten silmek istiyorum" sinirle yerimde tanınırken bağırmayı da ihmal etmemiştim.

"Gördün mü tam on ikiden vurdum. Tanrım bu yeteneğimle basketbol oynamalıyım." Derdemez başına yediği şaplakla sesi bahçede yankılandı. Ben ise haykırarak gülmeye başladım.

"Oppa i luv youu" jin abim bana öpücük atarken jimin söyleniyordu. Bende ona öpücük atıp arkamı dönerek yürümeye devam ettim.

Yüzümde o her zaman takındığım aptal gülümseme ve kulağımda ki renginin artık siyaha dönmek üzere olan beyaz kulaklığımla ilerliyordum. İlk önce kütüphaneye uğrayıp bir sürü kitap aldıktan sonra benin canım arkadaşım!!! Namjoonun yanına uğramalıydım.

Ahh!! Ben hani öyle filimlerde geçen zeki kızlardan değildim. İnek tiplemesinden çok sakar tiplemesine daha uygundum. O kitaplar mı? Tabiki de onların hepsi benim üstün zekalı arkadaşım içindi. Kendisinin işi olduğu için benden rica etmişti. Kütüphane görevlisi bize alıştığı için rahatlıkla gidip alabiliyordum.

Ben kim miyim? Ismi bile koyulurken kavga çıkan (annem minah babaannem ise lindın(ıhlamur demek. Bu yâşlı kadın onunla kafayı bozduğu için neredeyse adım ıhlamur olacaktı) koymak istemiş. Sonuç kavga çıkınca babamda ikisini birleştirip adımı linah koymuş), ikiz kardeşi ve abisi olan tam anlamıyla işsiz güçsüz bir insan evladıyım. Adım Linah. Geri kalanı hikâyede öğreneceksiniz.

Kolumu kaldırıp saatime baktım. Henüz saat sabah onbir otuza geliyordu. Vaktimin olduğuna kanaat getirerek hızımı daha da yavaşlattım. Oyalanmayı seviyordum. Etrafı izlemek güzeldi.

Yerdeki üstüne basılarak ezilmiş metal kola şişesini görmemle kaşlarım çatıldı. Sevmediğim bir şey varsa oda çöpleri yere atan insan demeye bin şahit lazım yaratıklardı. Sanki dünyada bizim yerimize başkası yaşıyor. Bu ne gevşekliktir!!

"Sizin ben..." küfür etmeyeceğim. Ben terbiyeli bir insandım. Eğilip ezilmiş kutuyu alarak bir kaç adım ötemdeki çöpe doğru ilerledim. Içimden en güzel dileklerimi bunu atana iletirken çöpün içine kutuyu fırlatmıştım. Çöp kutusunun içinden bir anda fırlayan kediyle ayaklarım birbirine dolanmış bir sağa bir sola yalpalanırken birine çarpmıştım. Öyle romantik dizilerdeki gibi yakışıklı birine çarpıp aşk yaşayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çarptığım kişi kağıt toplayan yaşlı bir amcaydı.

Ona çarpmamla ikimiz yeri boyladık. Amcanın elindeki araba kaymış ve hafif eğimli yolda haraket etmeye başlamıştı.

"Arabam.." yaşlı amca doğrulmaya çalışıyorken ben hızla kendimi toparlayıp onun kalkması için elimi uzattım.
"Beni değil arabamı tut!!" Sinirli çıkan sesi bende panik duygusu oluşturmuştu. Başımı sağa çevirerek hızlanmaya başlayan arabaya baktım. Koş linah..

Son gücümle koşmaya başlamıştım ve kediye de ağzımdan gelen her şeyi söylüyordum. Sabah sabah beni oldukça adrenaline boğmuştu. Hayır ne işin var senin o çöpte. Gidip bir kasabın önünde sevimli sevimli bakıp yalvar zaten karnın doyar. Arabanın önüne doğru koşan küçük kızı görmemle çığlığı basmıştım.
"Çekil!!!!!!"
Son gücümle bağırınca annesi koşmaya başlamıştı ama araba çoktan hızlanmıştı. Ayağımın takılmasıyla yere düşmüş ve kolumu oldukça derin yaralamıştım. Hızla doğruldum. Ama çoktan araba küçük kıza yaklaşmıştı.
"Hayırrrrr!!!!" Son gücümle bağırdım. Tanrım ne olur ona bir şey olmasın. Söz bir daha Namjoona bütün kitaplarını ben alacağım. Hemde ona şantaj yapmadan!!

00.00 (zero oclock)/ jeon jungkook Where stories live. Discover now