26.BÖLÜM

1K 91 38
                                    

(Yazar' ın Ağzından)

Kimsin lan sen ?! Sabahın bu saatinde ne demeye arıyorsun beni ?! Eceline mi susadın lan sen ?!

-Hey hey sakin ol bakalım önce Fatih Keskin. Telefonu bir türlü açmadın. Sevgilinin kollarından ayrılmak çok mu zor geldi yoksa ha ?

-Lan kimsin sen şerefsiz it herif ?! Adam akıllı konuş !

-Benim kim olduğumun bir önemi yok ama sen söyleyeceklerimi duyduktan sonra kendi benliğini bile kaybedebilirsin benden demesi.

-Ne saçmalıyorsun lan sen ?!

-Saçma mı ? Bence bu kadar emin olma derim.

-Umarım söyleyeceğin şey gerçekten de önemli bir şeydir yoksa aksi takdirde beni böylesine güzel bir sabah da saçma sapan bir şey için aramış olursan eğer seni bulur o elinde ki telefonu da emin ol sana yediririm piç !

-Kardeşinle ilgili desem ne dersin ?

-Ne ?

-Dur biraz bekle. Sana Yeliz ile ilgili bir şeyler söylesem ya da sana ölmediğini söylesem ve bunca yıl boyunca büyük bir oyunun içinde olduğunuzu söylesem ne dersin Fatih Keskin ?!

-Ne ? Ne ? Ne ? Ne diyorsun lan sen ?! Kimsin lan sen ?!

-Sana bu kadar bilgi yeter şimdilik. Kafan karışmaya başlasın bakalım ve bende senin o halini zevkle uzaktan izleyeyim. Arayacağım yine seni bekle beni. Ha bu arada benim peşime düşeceğine adım gibi eminim ama kendini yorma derim sana çünkü ben istemediğim sürece sen beni bulamazsın Fatih Keskin ! Güle güle.

-Alo ! Konuşsana lan şerefsiz !

***

Telefon pat diye kapanmış ve Fatih ise duyduğu şey ile şok olmuş şaşkınlıktan küçük dilini yutmak üzereydi resmen. Bu. Bu olamazdı ki. Yeliz yaşıyor olamazdı. Yıllar önce ölmüştü kardeşi ve Fatih onu kendi elleri ile gömmüştü. Hâlâ inanamıyordu duyduklarına. Ya biri dalga geçiyordu ya da doğruydu. Doğru olmasına ihtimal veremeyip birinin dalga geçtiğini düşündü ama öyle bir şey varsa eğer bunu yapan her kimse onu bulduğu an ölmekten beter ederdi çünkü ölmüş kardeşini kimse kullanamazdı. Kimse ölmüş kardeşi ile dalga geçemezdi. Peki ya doğruysa ? O zaman ne olacaktı ? Acaba gerçekten Yeliz ölmemiş olabilir miydi ? Yaşıyor olabilir miydi ? Bu nasıl olabilirdi ki ? Peki ya ölmediyse eğer kendi elleri ile mezara koyduğu kimdi ? Bunca yıl boş bir mezarın başında mı ağlamıştı ? İçini boş bir mezara mı dökmüştü bunca yıl ? Fatih şuan delirmek üzereydi. Düşünmekten kafayı yemesine az kalmıştı resmen. Kim diye düşünmekten çıldırmak üzereydi.
Bir diğer tarafta ise Fatihi arayanlar keyifle kahvelerini içiyorlardı.
Fatih sinirine engel olamayıp çığlık atar gibi bağırdı. Beyninde ki susmayan sesleri böyle susturmaya çalıştı. Daha sonra ise sinirden gözü dönmüş bir şekilde boş bulduğu yerleri yumruklamaya başladı. Hiçbir şeyi düşünmeden sadece önüne gelen her şeyi dağıtıp yumrukluyordu. İçinde ki siniri öfkeyi böyle atmaya çalışıyordu.
Tanem duyduğu bağırma ve kırılma sesleri ile sıçrayarak uyandı. Neler olduğunu anlayamamıştı ama duyduğu bu ses Fatihe aitti. Hızla yerinden kalkıp yukarı çıktı. Fatih in gözü dönmüş o halini görünce şaşkına döndü resmen çünkü dün gece kollarında uyuduğu romantik adam bu sabah öfkeli bir boğaya dönmüştü. Her yeri kırıp parçalıyor ve bağırıp yumrukluyordu. Bu hali onu korkutmuştu ama yine de Fatihi sakinleştirmek için korkarak da olsa yanına gitti. Önce bir koluna dokunup varlığını hissettirmeye çalıştı ama olmadı. Daha sonra ise kolunu tutup çekiştirdi onu durdurmak için ama Fatih kendini öyle bir kapatmıştı ki Tanemi fark edememişti bile. Tanem bir kez daha koluna dokunduğunda Fatih bu kez hiç beklemediği bir anda itekledi onu ve düşmesine neden oldu. Sert düşmese bile canı biraz da olsa acımıştı. Fatih hâlâ kendinde değildi ve yaptığının farkına bile varmadan hâlâ etrafı kırıp döküyor sağlam bir eşya bırakmıyordu. Tanem onun bu halinden daha çok korkmaya başladı çünkü Fatih hiç kendinde değildi. Bir an önce kendine gelmesi gerekiyordu çünkü bu siniri ile kendine bir zarar vermesinden de korkuyordu. Son bir kez daha bağırdı Tanem Fatih in kendine gelmesi için.

İLK KALP AĞRIM 💕Kde žijí příběhy. Začni objevovat