mfö - sarı laleler

231 16 92
                                    

" Hoşgeldin, Heejin'di değil mi?"

" Evet efendim."

" Buyur, otur lütfen."

Hafifçe gülümserken dudağının ortası büzüşen kadın eliyle koltuğu işaret ederken Heejin oturdu.

" Öncelikle merhaba demek istedim, eminim artık duymuşsundur ama kendimi tanıtayım. İsmim Jo Haseul, büroya yeni atandım. Bu büroda en aktif çalışanlardan olmalısın eski başkanın bana bıraktığı dosyalara göre bu yüzden seni buraya çağırmamın sebeplerinden birisi de selam vermek ve tanışmaktı. "

Heejin nazikçe gülümseyerek saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdığında kulağındaki inci küpeler yeni başkanın önü çiçekli penceresinden süzülen güneşte parladı.

" Memnun oldum efendim, ben de Kim Heejin. Uzun yıllardır burada çalışıyorum, büro içinde yardımımın dokunabileceği şeyler olursa bana başvurabilirsiniz."

Jo Haseul yeniden sıcak gülümsemelerinden birini gösterdiğinde Heejin gülümsemesinin solmamasına dikkat etti. Büroda diğer avukatların hakkında söyledikleri birkaç şey duymuştu ve bu yeni patronun parmağında eksik olan yüzük ile takım elbise giymeye tenezzül etmeyişi bile ondan soğumasına yetmişti. Kim Heejin toplumun dışına gerekenden fazla çıkan insanları gereksiz bulur ve pek beğenmezdi, Jo Haseul hakkında çıkan dedikodularla da birleşince ondan pek haz etmese de ne olursa olsun yeni patronuyla iyi geçinmek istiyordu. Kim Heejin acımasız ya da ön yargılı bir insan olduğunu kesinlikle düşünmese de günümüzün ve toplumun şartlarına uyarak insanların çıkarlarını düşüncelerinin önünde tutması gerektiğini düşünüyordu bu yüzden Haseul'den hoşlanmasa bile onunla arasını iyi tutmalıydı.

" Evet Heejin tanışmamızı da bitirdiğimize göre seni çağırmamın asıl konusuna geçelim, seni şimdi üzerinde çalıştığın davadan alıyorum, başka bir davada çalışmanı istiyorum."

Heejin yüzünü buruşturmamaya çalışarak nazik olduğunu umduğu bir gülümsemeyle karşısındaki kadının sıcak kahverengi gözlerine baktı ve patronunun da bu fikrin aslında mantıksız olduğunu anlayacağını biliyormuş gibi yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

" Beni ne gibi bir davaya vermeyi düşünüyorsunuz?"

" Bunu sormana çok sevindim."

Kadın saçını kulağının arkasına sıkıştırarak yüzünü buruşturmamaya çalışan Heejin'e gülümsedi, ayağa kalkarak masasının arkasındaki metal dolaptan kağıtlarla şişmiş bir dosya çıkardı. Sık sık incelendiği belli olan dosyayı açarak içinden ataşla birbirine bağlanmış bir kağıt destesini nazik durmaya çalışan Heejin'in önüne bıraktı.

"  İsim Kim Jungeun. 1951 doğumlu, mahkum olmasının nedeni yıllarca ona fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan eşine karşı kendini korurken kocasını öldürmüş olması, meşru müdaafa olduğunu aslında her iki taraf da biliyor ama kocasının ve öğrencilik yıllarında açtığı dernek yüzünden bu yüzden mahkeme aleyhinde gidiyor. 3 yıldır içeride ve  eğer mahkeme böyle gitmeye devam ederse en iyi yönden bakılırsa yiyeceği en az 15 yılı daha var. "

Haseul gözlüklerini düzelterek dudaklarını gererek dosyayı inceleyen kadına kirpiklerinin altından baktı. Kahverengiliklerinin sıcaklığı kaybolmamıştı ama bu konuyu ne kadar ciddiye aldığı belli oluyordu.

" Bu kadını kurtarmanı istiyorum Heejin. "

Heejin ani bir şey söyleyip patronunu sinirlendirmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve kağıtlardaki yazılara kısa bir göz gezdirip sayfayı çevirdi, Kim Jungeun'un fotoğrafları sayfaları kaplıyordu.

Makyajsız iri gözleri üzerine düşen her ışığı yutacak kadar koyuydu, sol gözündeki iri bir elin işi olduğu belli olan morluğun altındaki torbalar kadının ne kadar yorgun olduğunu fotoğraftan bile anlatmaya yetiyordu, dudakları pembenin silik bir tonuydu, üst dudağında sol kaşında olana benzeyen bir dikiş göze çarpıyordu, cildinin sarı ve morun tonlarındaki morluklarla kaplı olmayan kısımları solgundu.

Heejin kendisini dikkatli gözlerle inceleyen Haseul ile göz göze gelmeye henüz hazır olmadığı için Kim Jungeun'un yaralarının, yorgunluğunun ve solgunluğunun altındaki ruhu görmek istercesine fotoğrafa iyice odaklandı.

Kadının gözleri yumruk atılarak morartılmıştı ama her ne kadar yetersiz beslense, yorgun olsa ve dayak yemiş olsa da ışığı yansıtmayı kabul etmeyen koyu renk gözlerinde yenilgi kabul etmeyen bir tavır vardı. Kaşlarını çatmamış, yüzüne öfkeli bir mimik yerleştirmemişti ama Heejin fotoğrafa bakınca bile Kim Jungeun'un zor bir kadın olduğunu görebiliyordu.

Dudaklarını iyice birbirine bastırarak kağıt destesini Haseul'un masasının üstüne bıraktı, bu tür konuların sosyal medyada ve toplum arasında hassas olarak karşılandığının farkındaydı ve kendisi de bir avukat olarak adaletin yerine gelmesini pek tabii arzuluyordu ama bu tarz olaylarda pek belli etmese de kimsenin suçu kadınlarda aramamasına da şaşırıyordu. Yani her seferinde de suç erkekte miydi? Bu Kim Jungeun'un kocasını ne şekilde çileden çıkardığını kim bilirdi de böyle ateşli şekillerde kadınları savunuyorlardı?

Düşünceleri arasında kaybolmayı bırakarak kendisine bakmayı sürdüren Jo Haseul'e döndü ve yüzündeki gülümsemeyi bozmadan kelimelerini dikkatle seçmeye çalışarak konuştu.

" Kusuruma bakmayın Haseul Hanım ama bu dava için uygun olduğumu zannetmiyorum. Şu anda üzerinde çalışmakta olduğum davaya devam etmeyi tercih ederim."

" Yanlış anladın sanırım, sana öneri ya da seçme hakkı sunmadım. Bu davada çalışacaksın."

Jo Haseul mimiklerini kontrol altında tutmaya çabalayan Heejin'e gülümseyerek baksa da bu gülümseme daha az önce yüzünde olan sıcak tebessümden çok farklıydı.

" Ayrıntılar belgelerde yazıyor, alıp çıkabilirsin. "

Heejin yaşadığı şaşkınlıkla ağzını açıp konuşacak gibi olduysa da Haseul ona son kez gözlerinin içine işlemeyen gülümsemesiyle baktıktan sonra bilgisayarına döndü, konuşma bitmişti.

Dudaklarını birbirine bastırarak kağıtları aldı ve bir şeyler mırıldanarak patronunun önünde eğildikten sonra kapıyı açıp odadan çıktı.

Odaya girişinden beri kendini her dakika daha da belli eden baş ağrısı şakaklarına vurmaya başlayınca kağıt destesini kolunun altına sıkıştırdı ve alyansının loş koridorda belli belirsiz parladığı elini kaldırıp şakaklarına masaj yaptı. Jo Haseul  ve kadın hakları kuruluşlarına olan özel ilgisi hakkındaki dedikoduların gerçek çıkması hiç de hoşuna gitmemişti, üstüne şimdi de pek hevesli olmadığı bir davada çalışmak zorundaydı, ideolojik bir insan  olmasa da mahkemeye isteksiz bir şekilde çıkmaktan nefret ederdi.

Gözlerini devirme dürtüsüne karşı çıkmaya çalışarak kağıtları eline aldı ve ofisine doğru ilerledi, bu bitmek bilmeyen günden sonra önünde uzun bir akşam varmış gibi görünüyordu.

          ﻬﻬ   

ben bir bok yiyorum yine

şiirler dökülüyor kirpiklerinden | heelipDove le storie prendono vita. Scoprilo ora