78- Üvey

3.1K 168 58
                                    

İki kara dünyanın açılıp etrafa ışık dağıtmasını büyük bir sabırla beklemeye koyuldum. Erken kalkmıştım. Güya ayakbılarımla kirlettiğim yerleri temizleyecektim ama yataktan ayrılamıyordum. Dirseğim yastıkta, yanağım avucumda, kalktığımda beri gözümü kırpmadan gecemin sahibini izliyordum. Gözümü kırpmadım derken ciddiydim. Bu aralar fazlasıyla nükseden kırpıştırma takıntısını bile yenmiştim bu güzel görüntüyle.

Bedir, iki elini yanağının altında birleştirmiş, bana dönük uyuyordu. Dudakları kapalıydı, kirpikleri titremiyordu, burnundan alıp verdiği nefesleri sakin, uyumluydu.

Dün gece kendimi tutamamış, yüreğimde alevlenen kor fırtınasından ona da sıçratmıştım. Ne yaparsam yapayım, ister ruhunu boylu boyunca yakayım ister bütün hayatını cayır cayır yakmış olayım yine yan yana olacaktık. Konunun Arkadaşım Bebekle ilgisi vardı, benimle de vardı. Vazgeçmiyordu. Benden vazgeçmesi için bir katil, bir cani olmam yeterli olmuyordu. Kaşlarımı çattım. Ben katil, cani değildim. Kendimi suçlamaktan gerçekten sıkılmaya başlamıştım. Yine de elimde değildi her konuyu kendi başıma kakmam. Göz ucuyla duvardaki ufak saata baktım. Dokuza geliyordu. Bugün cumartesiydi. O yüzden kalkmaya niyeti yoktu.

Kaşları ne kadar uzun ve kavisliydi... Benim kaşlarımdan daha şekilli duruyordu. Yoksa kaşlarını aldırıyor muydu? Maalesef gözlerim kırpıştı, büyü bozuldu. İşaret parmağımı Bedir'in burnunun ucuna bastırdım. "Uyandın mı?" diye sordum.

Gömleğinin birkaç düğmesinin açık olduğu yetmezmiş gibi üzerine birkaç tane daha ilave olmuştu. Kendime hakim olamayıp açık olan alt düğmeden başlayıp iliklemeye başladım. "Bir daha ağzından benim yüzümden diye bir şey duyarsam..." diye başladığında sustu. Demek ki o da uyanmıştı ama gözleri kapalıydı. Ben onu gözlerim açık izlerken o beni kapalı gözlerinin ardından izliyordu. Cümlesinin devamını getirmesini istedim ama sessiz kaldı. Çünkü ne derse desin kendimi suçlayacağımı biliyordu. Gülümseyip düğmeleri iliklemeye devam ettim. Gömleği üste tam kalıp oturan saten tarzıydı. Parlaktı. Bez parçası ne kadar vücudunu sarsa da tenine değmemeye gayret etsem de vücudunun sertliğini parmak uçlarım tarifsiz heyecanla karşılıyordu. Bir yandan iliklerken diğer yandan bakışlarımı yüzüne kaldırdım. Açık olan gözleriyle karşılaştığımda yutkundum. Kara incileri aralık dudaklarımdaydı. Dudaklarım ne ara aralanmıştı?

"Gömleği zaten çıkaracağım, neden ilikliyorsun?" diye fısıldadı tahrik edici tonla. Bir kez daha yutkundum. Parmaklarım düğmede asılı kalmıştı. Doğru söylüyordu. Üzeri tozluydu, ben de tozluydum. Keşke birileri tam şu an bizi tozlu raflara kaldırabilse. Kimsenin bizi rahatsız etmeyeceği bir rafa. Baş başa olacağımız tozlu bir raf...

Tüm düşündüklerim etli dudaklarına bakarak zihnimden geçmişti. Bedir önce hafifçe doğruldu. Vücudu bana yaklaşırken bu çok uzun sürmedi çünkü yatak tek kişilikti. Tek hareketinde yanımdaydı. Ellerini her iki yanıma bastırırken çöllerde susuz dolaşan kervanlara benziyordum. Üzerime geldi. Diziyle ne ara birleştirmiş olduğumu bilmediğim bacaklarımı birbirinden ayırıp bir bacağını bacaklarımın arasına soktu. Kalbim o kadar hassaslaşmıştı ki bir yaşlının yorgun kalbi gibiydi. Bu kadar heyecanı kaldırabilir miydim? Bedenini bedenime yasladı. Ağırlığını çok vermese de karnımın henüz çıkmadığına sevinmiştim. Kendimizi bu açıdan kısıtlamamıza gerek yoktu. Burnunu burnumun ucuna değdirirken dilimi ısırdım. Dudaklarını kulağımın hizasına getirdiğinde parmaklarım göğsündeydi. Son kaldığım düğmeyi koparırcasına tutuyordum. Kulağıma fısıldadı.

"Düğmelerimi bağlamak yerine açmak ister misin?" Yüzünü yüzüme hizaladığında şimdi de gözlerime bakıyordu. Bakışlarını gözlerimden çekmeden yeniden fısıldadı. "Sadece gömleğimin değil, tüm düğmelerimi..."

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin