BÖLÜM 34

2.8K 217 244
                                    

ARYA

Derin'in nişan partisinden bir hafta sonra bir akşam kütüphanemde oturmuş, eski fotoğraflarıma bakıyordum. Yemekten sonra canım sıkılmıştı ama uğraşacak hiçbir şey yoktu. Tuna yapması gereken işleri olduğunu söylemişti, whatsapp grupları sessizdi ve ev işi yapmak istemiyordum.

Sonuç olarak yapabileceğim son şey kütüphanemi karıştırmak olmuştu.

Çocukluk fotoğraflarıma bakarken çok eğleniyordum. Annem her anımın fotoğrafını çektiği için elimde bir sürü komik fotoğraf vardı. Bazılarını instagramda komik notlarla paylaşıp kendimi eğlendirdikten sonra yavaş yavaş etrafı toparlamaya başladım.

Ama rafları düzenlerken iki kitabın arasına saklanmış küçük gemi biblosunu görünce durdum.

Evimde çok fazla biblo bulundurmazdım ve bende olan hiçbir biblo gemi şeklinde değildi.

"Tuna'nın biblosu olmalı... Burada mı unuttu yani?"

Fotoğraf albümlerini bırakıp elimdeki bibloyla çalışma masamın başına geçtim. Bibloyu bir süre inceledikten sonra onu kalemliğimin yanına koymaya karar verdim ama kalemliğime baktığımda yine şaşırdım.

Her zaman kullandığım kalemlerin yanında üzerinde küçük gemi figürlerinin olduğu mavi bir kalem de vardı!

"Tuna'nın gemilere olan takıntısı benim evimde de görülmeye başlandı... Ama sevimli oldukları için şimdilik bir şey demiyorum. Hem Tuna'nın amacını öğrenmek de isterim..."

Hafifçe gülümseyerek kalemi ve bibloyu yerlerine bıraktım. Tuna'nın aklını ve planlarını anlamak kolay değildi. Daha öncelerinde zekasıyla alay ettiğim için bana çok bozulmuş ve sonra kahramanlık yapayım derken yaralanmıştı.

Beni ne kadar korkuttuğunu asla unutmayacaktım.

Gecenin ilerleyen saatlerinde yatağımda uzanmış dizi izlerken acıktığımı hissedince izlediğim diziyi durdurdum ve mutfağa gittim. Hafta sonunun en sevdiğim yanı istediğim saatte uyuyup istediğim saatte uyanabiliyor olmamdı ve bunun rahatlığıyla gecenin birinde çikolatalı pasta yiyebilirdim.

Dolabı açıp dört gün önce almama rağmen bir türlü yiyemediğim çikolatalı pastanın kutusunu kucakladım ve neşeyle gülerek odama geri döndüm, bu saatte tatlı yemek gibi kötücül bir takıntım vardı ama formumu koruduğum sürece bunu dert etmiyordum.

Çatalı ağzımla sabitleyip heyecanla kutunun kapağını açtığımda şaşkınlıktan ağzımdaki çatalı düşürdüm.

Pastanın yarısı yoktu!

"Ben yanlışlıkla yarım pasta mı aldım acaba, bunun yarısı niye yok?"

Şaşkınlıkla pastaya bakmaya devam ederken 'imkanı yok, biri bunun yarısını yemiş!' diye mırıldandım. O pastayı bütün aldığıma emindim ve biri o pastanın yarısını yemişti...

Biraz moralim bozulsa da pastayı yemeye başladım, bir yandan da pastayı kimin yemiş olabileceğini düşünüyordum. Eve benimle beraber giren insan sayısı çok azdı, ayrıca kimsenin bana fark ettirmeden pastamın yarısını yiyebileceğini de düşünmüyordum.

Ama biri yemişti işte!

İç çekerek çatalımla tırtıkladığım pastanın fotoğrafını çekip en olası şüphelime mesaj attım. Evimde çikolatalı pasta yemeyi seven bir hayalet yoksa bunu yapabilecek tek kişi Tuna'ydı. Öyle olmalıydı...

"Evimde çikolatalı pasta düşmanı bir yaratık varmış da benim bundan haberim yokmuş! Acaba o kişi kim?"

Saat çok geç olduğu için Tuna'nın cevap vermeyeceğini düşündüm ve ara verdiğim diziye devam ettim. Diziyi bitirdikten sonra pasta kutusunu kaldırıp dolaba geri koydum ve tuvalette dişlerimi fırçaladıktan sonra yatağıma geri döndüm.

Ufukta BuluşalımWhere stories live. Discover now