Chapter 17: You Can't Think Logical

174 15 0
                                    

Jace, Isabelle, Alec ve Magnus aynı anda çığlık sesine koşmuşlardı.

Jace telaşla kapıya omuz atıp kırdı. "Clary iyi misin?" Dedi.

Clary ve Jonathan şok ile bakıyorlardı. Jace Clary'e sarıldı.

"Sevgilim noluyor?" Dedi. Clary ağlamaya başladı. Alec Jonathan'ın boğazına yapıştı.

"Ona ne yaptın seni iğrenç yaratık?" Jonathanda ağlamaya başladı.

"H-hiç bi-bir şş-" Alec'e sarıldı ve omzunda ağlamaya başladı.

"Hey, uzaklaş!" "İ-izin ve-ver llüttfen..." Alec Magnus'a baktı. Magnus kafa salladı.

"Ah, peki ağla madem." "Clary ne oluyor?" Dedi Isabelle kolunu sıvazlarken.

"Jonathan... Jonathan... Benim abim!" "Ne?!" Dedi herkes aynı anda.

"Yıllar önce annemi kaybetmiştim biliyorsunuz zaten...

Babam yıllar önce ölmüştü... Annem öyle anlatmıştı yani.

Bir abim vardı... Annem anlatmasada ben eşyalarını görmüştüm.

Ayrıca öldükten sonra günlüğünü okudum. Abimi gizlice araştırıyordum.

Hiç bulamadım çünkü babamın soyadını taşıyormuş. Morgenstern."

"Nasıl emin oldun peki?" Dedi Magnus. "Bu kolyenin aynısı bendede var. Evde.

Sadece kan bağı olan birinin dokunduğunda parladığı özel taştan yapılma.

Annemindi ama bana kaldı. Jonathandada var. Düşürdü elime aldım ve..."

"Büyü yapmadığını bilemezsin Clary." Dedi Magnus. "Yapmadım seni lanet olası!

Aile konusunda asla yapmam... Ben yıllardır kız kardeşimi arıyorum...

Ayrıca aynı kolyenin onda olduğunu nereden bilebilirdim?!" Dedi Jonathan öfkeyle.

Saldıracakken Alec onu tuttu. "Sakin ol. Magnus öyle demek istemedi.

Ama bizede kızamazsın. Sana güvenmemekte haklıyız. Hm?" Dedi.

Jonathan kafa sallayıp tekrar sarıldı. "Öyle demek istedim. Yapma Alexander.

Onun cidden Clary'nin abisi olabileceğine inanıyor musun? O bir canavar!

Yaptıklarını görüyorsun, nasıl biri olduğunu biliyorsun." Dedi Magnus.

"Böyle olmayı ben seçmedim! Babam zorladı! Bende sevilen biri olmayı isterdim!

Bana kalpsiz de kötü de ama bu konuda yalan söylüyor diyemezsin!"

Magnus ona yaklaştı. "Yalan söylüyorsun. Clary melek gibi biri ama sen...

Sana şeytan demek şeytana hakaret olur. O derece iğrenç ve kötüsün."

"Onu annemiz büyüttü ama beni babamız... Beni o böyle olmaya zorladı..."

"Benimde babam kötü biri. Cehennem prensi. Ama bak bana.

Bu senin seçimin ama ölü bir adama yıkmak daha kolay tabi haklısın.

Sen kötü birisin. Sen busun. Senin tercihin. İğrenç karakterli pisliğin tekisin."

Jonathan'ın ağlaması arttı. "Magnus napıyorsun?" Dedi Alec kaşlarını çatıp.

"Doğruları söylüyorum." "Ağır konuşuyorsun." "Doğru konuşuyorum.

Gerçekler böyle acıdır işte ama gerçektir, doğrudur." Dedi Magnus iddialı ses tonuyla.

"Biz Claryle terasa çıkalım." Dedi Isabelle. "Bende geleceğim. Onu bırakamam." Dedi Jace.

"Magnus bence seninde hava almaya ihtiyacın var. Mantıklı düşünemiyorsun."

Magnus güldü. "Ben mi mantıklı düşünemiyorum?

Tanrı aşkına onu mu koruyacaksın şu an bana karşı?" Dedi.

"Ben objektif bir insanım. Taraf tutmadan bakıyorum. Bu konuda haksızsın.

Aile travması var ortada, böyle konuşamazsın." Dedi Alec.

"Ne halin varsa gör Alexander ama sonra gelip benden özür dileme. Affetmem."

Sinirle kapıyı çarpıp odadan çıktı. Jonathan Alec'e sıkı sıkı sarıldı. Sırıtıyordu.

"Özür dilerim, benim yüzümden kavga ettiniz. Alec ben bunu istemezdim.

Seni üzecek hiç bir şeyi istemem. Ben... Ben sadece seni sevdiğim için yapıyorum..."

Alec iç çekti. Jonathan'ın titreyen sesi yüreğini burkmuştu.

Oysaki bilmiyordu ki Jonathan iyi bir oyuncuydu.

"Sorun değil. Senin suçun değildi." "Yorgunum yatmak istiyorum."

"Ben gideyim." Jonathan ona en yürek burkan bakışlarından attı.

Acıların çocuğuyum moduna girmişti. "Kalıp saçımı okşar mısın ben yatarken?

Benim daha önce kimse saçımı okşamadı... Ben o hissi bilmiyorum ama hep rahatlattığını söylüyorlar."

Alec ofladı. "Okşarım tabi. Sen uyuncada giderim." Jonathan kafa salladı.

Yanağından öptü. "Teşekkürler Alec." Dedi gülümseyerek. "Dert değil." Dedi Alec.

HELP ME (MALEC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin