Bölüm 14

924 54 48
                                    

Media: Say something- A Great Big World ft. Christina Aquilera (Şarkı biterse başa sarın lütfen.)
Media'dan anlaşılacağı üzere hüzünlü bir bölüm. Ancak sizi bölümden daha çok üzecek bir şey söyliyeyim: Bugün tatilin son günü!!! +_+

Sonraki 4 saatim revirde geçti. Galiba 4 saatti. Belki daha da fazlaydı. Uyandığımda etrafımda kimse yoktu. Kalktım, üzerimde hala savaştaki giysilerim vardı. Odadan dışarı çıktım. Hala biraz başım dönüyordu ancak kendi odamı bulabildim. Soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirdim. Az da olsa kendime gelebilmiştim. Nick'i bulmalıydım. Kontrol odasına girdim. Ethan ve Nick bağırarak bir şeyler tartışıyorlardı.

"Hayır!! Bu kadar erken olmaz anlıyor musun?! Böyle konuşmamıştık!! "Nick beni gördü ve konuşmayı kesti. Ethan da kafasını bana çevirdi.

"Cal! Neden kalktın? "

"Biraz daha yatarsam felç olacaktım. "dedim bu sırada Ethan yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma koydu.

"En azından beni çağırabilirdin. "

"Ama çağırmadım çünkü kendim halledebiliyorum. "dedim gülümseyerek. "Siz ne konuşuyordunuz? Neymiş erken olan? "

"Önemli değil. Şey aslında öyle. Nick senin eğitimine hemen devam etmen gerektiğini düşünüyor. Ama ben çok erken diyorum. "

"Saçmalama Ethan, ben iyiyim. Tabii ki de aynı tempoya devam edeceğim. "Ellerini omuzlarına kadar kaldırdı ve

"Seni hiçbir şeye zorlamam. Sadece iyi olduğundan emin olmak istiyorum. "Gülümsedim. Ve beraber kontrol odasından çıktık.

------------

Onun odasına gidiyordum neler olduğunu sormak için. Son bir iki haftadır yaptığımız hiçbir şeyden gerçek anlamda keyif alamıyorduk. Hiçbir şeyden!! Sürekli uzaklara dalıp gidiyordu. Yine o dalmalarının birinde 'Kimi düşünüyorsun?' diye sorduğumda mavi gözlerini üzerime dikip gülmüştü. 'Senden başka kimi düşünebilirim ki! ' demişti. Ama o sırada kalbinin benimle beraber olmadığını biliyordum.

Ethan'ın odasının kapısını hafifçe tıklattım.

"Bir dakika Cal! "diye bağırdı içeriden. Her seferinde benim geldiğimi anlardı zaten. Ethan kapıyı saniyeliğine açık tutarak dışarı çıktı.

"Biliyorum, unutmadım. Yarım saat sonra Antreman sahasında buluşacaktık. "Aslında ben bunu unutmuştum ama çaktırmadan

"Ethan, konu o değil. İçeri girebilir miyim? "

"Korkarım ki hayır. İçerisi biraz fazla dağınık. "

"Benim için problem değil. Ben de çok düzgün biri sayılmam. "

"Cal bu senin için bile fazla dağınık. Antreman sahasında konuşuruz. Hem erken gideceğimiz için kimse yoktur orada. "İçimdeki ses odaya gir diye bağrınıyordu ancak Ethan'ın üzerine fazla gitmemek için kabul ettim. Antrenman sahasında birbirimize tekme ve yumruklar savururken sordum

"Ethan son zamanlarda aklının başka yerlerde olduğunu sen de fark etmedin mi? "Aniden durdu. Hızla yanıma geldi ve ellerimi tutarak

"Calina bir daha asla ama asla böyle düşünme. Aklımdan çıkmıyorsun. Her an seni düşünüyorum. Ama madem böyle hissetmeye başladın ben de buna elimden geldiğince dikkat edeceğime söz veriyorum. "

"Teşekkür ederim. "dedim gülümseyerek. O da gülümsememe karşılık verdi ve geri çekilip bir tekme daha savurdu.

Ancak konuşmamızdan sonra hiçbir şey değişmedi. Yine uzaklara dalıp gidiyordu ve buna engel olamamak beni deli ediyordu. Ne zaman Nick'in yanına gitsem Ethan'la birşeyler konuşuyordu ve bunu ne zaman Ethan'a söylesem yine aynı şekilde ellerimi tutarak veya bana sarılarak konuşuyordu benimle. Artık ciddi ciddi başka biri olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bu bende bir paranoya haline gelmişti. Ethan'ın sürekli dalıp gitmelerini buna bağlıyordum. Beni odasına girmememi her söylediğinde o kızın içeride olduğunu düşünüyordum. Bir gün gerçekten bu kıskançlık krizleri yüzünden Ethan'a zarar vermekten korkuyordum. Ya da başka birine. Yine erken kalkmıştım. Kahvaltı için kafeterya kısmına gittim ve gözlerim oturabileceğim en uygun masayı taradı. Etrafta hoşlanmadığım bir sessizlik vardı ya da belki de bana öyle geliyordu. Etrafa uyarak tek kelime etmeden, sessizce yemeğimi yedim. Her taraf bomboş geliyordu. Odama gidip yatağıma yattım. Biraz uykunun ruh halimi düzeltebileceğinden o kadar emindim ki. Tavana bakmaktan başka birşey yapmadım oysa ki. Sıkılmıştım. Dışarı çıktım yeniden ve ölü gibi ağır adımlarla Ethan'ın odasına yürümeye başladım. Kapıyı yavaşça tıklattım ve içeriden gelmesini beklediğim 'Bir dakika Cal! 'sözcüklerini bekledim. Tek duyabildiğim sessizlikti. Kapıyı yeniden tıklatarak

"Ethan? "dedim. Girişe biraz elektrik akımı verdim ve kapı açıldı. Oda bomboştu. Ürperdiğimi hissettim. Saçlarım elektrikleniyordu. Odaya girip birkaç adım attım. Ne düşünüyordum ki?! Ethan'ın bomboş odanın herhangi bir tarafından fırlayıp 'Sürpriiiz! 'demesini mi? Dışarı çıktım ve Nick'in yanına koşmaya başladım. bağırarak içeri girdim.

"Nick neler oluyor?! Ethan'ın odası bomboş ve onu bulamıyorum? "Bu sorunun cevabını biliyordum. Sadece inanmak istemiyordum. Sanki o şekilde düşünmezsem asla gerçekleşmeyecek diye düşünüyordum sanırım. Nick sadece bir saniyeliğine bana hüzünle baktı.

"Endişelenme, sadece başka bir odaya geçti. "

"Nick?!! " yeniden bağırdım. Sesim kulaklarımı çınlatmıştı.

"Calina... Bunu sana söylememeliyim ama, uçuş güvertesine bakabilirsin. "oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum. Güvertede tek gördüğüm uçuş için hazırlanan bir jetti. O ana kadar zorla tuttuğum gözyaşlarımı jetin içinden bana doğru gelen Ethan'ı gördüğümde salıverdim. Yanıma geldi ve başımı omzuna gömdüm.

"Nereye gidiyorsun? Beni bırakıp nereye gidiyorsun?!! "Onun elinde olan birşeymiş gibi ona kızıyordum bir de!

"Calina beni... Daha doğrusu bizi buz tazılarını araştırmamız için yolluyorlar. Savaştığın canavarın nereden geldiğini bilmek istiyorlar. " hıçkırıklarım eşliğinde

"Ethan belki ben de gelebilirim. Hem neden bu kadar erken?! Belki... "

"Calina böyle bir şey olmayacak. İkimiz de biliyoruz. Sadece bunu daha çok zorlaştırma. "dedi ve başımı kaldırdı. Elleri gözyaşlarımın ıslattığı yanaklarımda dolaştı. İzin istercesine yavaşça yaklaştı. Belki de beni bırakıp gittiği için ona bir tokat atmamı ya da üzerine yıldırım indirmemi bekliyordu. Hiçbir şey yapmadığımı görünce aramızdaki boşluğu giderek kapattı. Gürleyen gökgürültüleriyle dudakları benimkiyle buluştu. Gidişini telafi edercesine yavaşça kondurmuştu dudaklarını dudaklarıma. Ne kadar olduğunu anlamadığım bir süre boyunca da sadece öptü beni. Geri çekildiğinde beklemeden jete doğru yürüdü. Tek yapabildiğim kalkan jetin arkasında gözyaşlarımı gizleyen yağmurla beraber sırılsıklam

"Hoşçakal... "diyebilmek olmuştu.

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Feb 08, 2015 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

Romanoff's DaughterOnde histórias criam vida. Descubra agora