TEMİZLİKÇİ NAZO 2

526 20 3
                                    

Geldik sanırım, ambulansın kapısı açıldı, sedyeyle indirdiler beni, açılır gidiyoruz koşar adım. Sedyeyi iki yanından tutan çocuklar oldukça rahatlar. Bizim mahalleden değil, bizim cenahtanlar. Sanırsın doğduklarından beri sedyeyle acil hasta taşıyorlar. İkisi de bekar, birinin elden düşme motoru olabilir. Her gün acilde bir sürü vakayla karşılaşınca alışıyorlae demek ki. Sağa sola bağırmadaki edalarına bakarsanız prof.dr zanedebirlisiniz. Buranın da patronu da bunlar herhalde. Acil servis çok kalabalık; bağıran, inleyen yaralılarla dolup taşmış. Bu iki " profesör" beni hop diye kaldırıp bir yatağın üstüne bırakıyor, sonra sedyeyi alıp geri koşuyorlar.

Bir müddet öylece bekledim yatakta. Elimi kafamın arkasına götürdüm, muhtemelen beynim akmıştır. Bir parça kanlı beyin görmeye hazırlanarak baktım elime, temizdi. Bir daha yokladım iyice, evet yarılmamıştı kafam ama avucumu dolduracak kadar şişmişti.

Önlüklü, kızlı erkekli sağlıkçılar üşüştüler başıma. O kadar koştur koştur hareket ediyorlardı ki kim kimdir anlayamadım bile. Hepsi de çok gençti, kesin arabası olmayan bekar tıp öğrencileriydiler. "Hocam bu hasta da kafasına darbe almış, burnunda kırık olabilir," dedi gençlerden biri. " Hocam," dedikleri kadın doktor, beyaz önlüğüyle eğilip kafamı, yüzümü yokladı. Göz göze geldiğimde," Sevgi hanım!" Diye bağırdım.

Şaşkın gözlerle baktı bana,"kimsin? Taniyamadım," dedi. Demek tanınmayacak haldeyim, yoksa tanırdı beni. "Benim Nazan!" Dedim. "Aman Allah'ım, Nazan! Ne oldu sana böyle?" Diye bağırdı. İki elimi açarak, ne bileyim işte, der gibi yaptım. "Tamam anladım, hemen filme götürün," dedi. Filmlerim çekildi, geri getirildim.

Sevgi hanım filmleri başucumda incelerken,"neyse, ciddi bir şey yok; kırık, çatlak, iç kanama yok, ama bu gece müşahedede kalacaksın, yarın tekrar film çekip bakacağız. Şimdi pansuman yapıp serum takacaklar, ağrıların azalır birazdan," dedi. "Annem," dedim, "annemi aramam lazım,".  "Merak etme, ben haber veririm,"dedi.

O sırada ellerinde telsizlerle polisler girdi içeri." Gösteriden getirilenler hangileri," diye sordular acildekilere. Kimse cevap vermedi. Öfkelendi amirleri," Buranın sorumlusu kim? " Diye bağırdı. "Benim" diye öne çıktı Sevgi Hanım, kendini tanıttı. Amir tekrarladı sorusunu. " Biz bilemeyiz" dedi Sevgi hanım, " bizim işimiz tedavi etmek, kimin kim olduğu bizi ilgilendirmez," diye de ekledi. Kızgın bu bakış attı amirleri Sevgi Hanım'a. "Bütün hastaların kimliklerini toplayın," diye talimat verdi diğer polislere. Sevgi hanım araya girdi," Siz bizim işimizi yapmamıza engel oluyorsunuz, lütfen şimdi çıkar mısınız? Acil müdahale bitince de siz işinizi yaparsınız," dedi. " Doktor hanımın da isimini alın," diye cevap verdi amir, tehditkar bir havayla. Sevgi hanım gelip yatağımın yanında durdu.

Polislerden biri benden kimlik isteyince," o benim yanımda çalışan temizlikçi, temizlik yaparken merdivenden düştü," dedi. Polis ikna olmuş gibi baktı, çok gençti, bakışları yoksul gibiydi, arabası yoktu, amirleri arkadan  bağırdı," onun da kimliğini alın!" Diye.
Amirleri yoksulluktan geliyordu ama arabasıyla yoksulluğu biraz geçmişti, muhtemelen Ford mondeo, ikinci el. Sevgi hanım itiraz eder gibi oldu. " Dediğiniz gibiyse sorun olmaz doktor hanım, merak etmeyin," dedi amir, imali bir tonda. Sevgi hanım bana döndü, "telaşlanma, kimliğini ver, ben şimdi Murat'ı arıyorum, onun avukat arkadaşları var, hemen ilgilenirler," deyince, aklıma Murat beyin BMW'deki hali geldi. Kendini unutup Sevgi hanıma üzülmeye başladım. Kimlikleri topladılar, acilin girişine iki nöbetçi bırakıp gittiler. Pansumandan sonra serum ve ağrı kesicilerle biraz rahatladım.
Burnuma bandaj yaptılar, gözlerimin etrafının şiştiğini hissediyordum. Diz kapaklarım da yere düştüğümde sıyrılmıştı, feci yanıyordu.

SEHEROnde histórias criam vida. Descubra agora