6|

1.3K 13 8
                                    

Koca yatağın içinde kaç saat geçirdim bilmiyorum, saat kaç haberim bile yok.
Ben hala bütün bu olanların şoku içindeydim.
Bana söyledikleri.. çok acıtmıştı.
Sadece nedenini anlamıyordum, neden böyle bir şey yaptığını?
Benim hayatımdan ona ne?
Bi bok bataklığın içindeydim, farklı olan neydi?
Şimdi oldukça lüks bir odadayım, hiçbir şey değişmiş gibi değil?
Aptallık edip Lilia'yı dinlemedim, ona çok kötü şeyler söyledim. Başıma gelecekleri hissetmiş miydi?
Odamın kapısı aralandığını duydum.
Gerçekten umrumda değildi, bana doğru yaklaştığının farkındaydım, bense dağılmış saçlarımın bir tutamını elimde çeviriyordum gelişigüzel uzanmış bir şekilde.
Hiçbir şey söylemeden yatağımın çaprazındaki tekli koltuğa bıraktı kendini.
Hiçbir şey söylemeyerek düşüncelerimin içinde boğulmaya devam ettim bir süre.
"Arkadaşım gelecekti." diye fısıldadım boğuk bir şekilde.
Beni izlediğinin farkındaydım, bense tavana kitlenmiştim,
"Hissetmişti, gelip beni alacaktı. İzin vermedim." yutkundum. Gözlerim yanıyordu,
"Ya gelseydi? Beni ikna edip Cher'i ortada bıraksaydım.. Tüm bu saçmalığın içine düşmemiş olsaydım-"
"Sözleşmeyi çoktan imzalamıştın. Kendi ayağınla gelmeseydin ben seni zorla alacaktım zaten." dedi kuru sesiyle.
Bu kadar kolay mıydı?
Sözleşme.. Tabii ya.
"Hiç imzalamamış olsaydım? En başında caysaydım-"
"O zaman da ne yapıp edip yine o kağıdı sana imzalatırdım." dedi sakince.
Sustum.
O kadar çok soru işareti vardı ki.
Okuldaki o anı düşündüm, birbirimize temas ederken "Korkmuyor musun?" demişti..
Korkmamıştım.
Hakkında çıkan onca dedikoduyu dahi önemsememiştim.
Evet belki bir an için ürkmüştüm, ama o yakınlığımızdaki hissettiğim arzu unutturmuştu.
Yüzümü ona doğru çevirdim, şimdi bana bakmıyordu.
Artık korkuyordum.
Yeni kurbanı ben miydim? İyi de neden?
"Artık korkuyorum." diye fısıldadım.
Boş bakışlarını bana çevirdi, bir an olsun duygu belirtisi aradım gözlerinde. O kadar belirsizdi ki.
Hiçbir şey demeden kalktı ve odadan çıktı.
Hıçkırıklarımı da gözyaşlarım gibi serbest bıraktım.

~
ZAYN
Onu bu şekilde görmeye tahammül edemiyordum.
Arabadan inip, çocuklarla buluştuğumuz her zamanki eve girdiğimde Harry oradaydı. Beni görür görmez ikinci bir bardağa viski doldurdu,
"Yorgun görünüyorsun. Kız seni şimdiden bu kadar yordu mu dostum?" dedi alaylı bir şekilde ve kadehi masanın diğer ucuna bıraktı.
Eğilip aldım ve kendimi koltuğa bıraktım.
"Artık korkuyorum." demişti.
Sesi kulaklarımda yankı yapıyordu.
"Anlat hadi." dedi Harry, bu sefer ciddileşmişti.
Derin bir nefes aldım,
"Bugünün gelmesini bekliyordum. Şimdi-"
"Şimdi her şey zorlaştı değil mi? Seni istemiyor mu?" diye sordu oturuşunu düzelterek.
Beynimde canlanan hatıralar, o tünelin içinde yaşadığımız şehvet..
"İsteyecek." dedim kendimden emin bir şekilde.
Bana karşı koyamazdı.
Beni hatırlamadığının farkındayım, ama ona kendimi hatırlatacaktım.
"Yanlış yapıyorsun. Ama sana doğrusunu da söylemeyeceğim, nede olsa dinlemeyeceksin." dedi ve kalkıp ceketini giyindi.
Beni tanıyordu.
~

ROSALIE
Daha fazla hareketsiz duramayacaktım.
Odanın kapısı kilitli değildi, dışarı çıktım ve bu koca evi keşfetmeye başladım.
Kaçmak istesem, kaçabilir miydim?
Bir yolu vardır mutlaka değil mi?
Kimse yokluğumu fark etmezdi.. Beni arayacak kimse yoktu.
Kimse polise haber vermezdi değil mi?
Merdivenlerden aşağı inip salonu buldum, boydan boya cam olan salonda bahçeye açılan kapıya doğru gittim.
Hava serindi, camı açıp yalın ayak serin çimlere bastım.
Üşümenin verdiği o titreme hissi beynime kadar ulaşınca nefes aldığımı hissettim.
Sersemliği hala atamamıştım üstümden, nasıl olacaktı? Nasıl yapacaktım?
Benimle derdi neydi?
Yavaş adımlarla ilerideki banka doğru yürüdüm, bahçe büyüktü, kocaman bir havuz vardı ve etraf ağaçlarla çevriliydi, tabii ki tel çitlerle.
Buranın çıkışı yoktu.
Hırkamın önünü kapatıp kollarımla kendimi sararak banka oturup uzandım.
Rüzgarın dalgalandırdığı havuzu seyrettim bi süre.
Uzun bi süre öylece kaldım.
Ne kadar uzun bilmediğimden, uykuya daldığım anı bile hatırlamıyordum.
~
Gün ışığı gözlerimi delercesine rahatsız ediyordu, müthiş halsizlik hissiyle kımıldamaya çalıştım ama kımıldadığım her an kemiklerim kırılıyormuşçasına ağrıyordu vücudum.
Güçlükle diğer yana döndüğümde onunla burun buruna geldim.
Panikle geriye doğru sıçrasamda ona bakmaktan kendimi alamadım.
Uyuyordu.
Çok sakin görünüyordu.
Ve benim yanımda uyuyo-
Bir dakika! Ben buraya ne zaman geldim?
Kahretsin!
Midem bulanmaya başladı, aceleyle yataktan fırladığım gibi odanın banyosuna koştum ve klozete yetişip kusmaya başladım.
Çok üşüyordum.
Öğürmelerim hafifleyince gidip yüzümü ve ağzımı yıkadım.
Hava aşırı soğuktu, yada bu ev çok soğuktu.
Öyleki vücudum titremeye başlamıştı, güçlükle banyodan çıktığımda uyanık olduğunu gördüm.
Beni inceliyordu.
Titreyerek koltuğun üstündeki battaniyeyi üzerime sardım,
"Hastalandın tabii. Dün gece seni o banktan almasaydım muhtemelen ölmüş olacaktın." diye söylenerek kalktı yataktan.
Giysileriyle uyuduğunu fark ettim,
"Merak etme, ölmüş olsaydım merak edenim olmadığı için beni ortadan kaldırmak sana sorun çıkarmazdı." dedim zangırdayan dişlerimin arasından.
O yataktan kalkınca ben yatağa doğru yöneldim,
"Hayır yatmıyorsun, benimle gel." diyerek kolumdan tuttu,
"Çok üşüyorum, bırak uyuyayım" deme rağmen kolumdan tutup beni odadan çıkardı.
Israr etmedim bile, dinlemeyeceğini bildiğimden sesimi çıkarmadım ama güçlükle yürüyordum.
Başka bir odanın kapısını açıp beni içeri götürdü,
Çok daha büyük bir yatak odasıydı.
Onun odası mıydı?
Beni odanın içindeki başka bi kapıya doğru sürükledi ve bir anda dönüp üzerimdeki battaniyeyi aldı,
"Lütfen bırak kalsın."
"Belliki ateşin var, üstünü örtersen ateşin düşmez. Gel." diyerek elimden tuttu ve beni banyoya soktu,
"Soyun." dedi beklentiyle bana dönüp, şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.
"Ne saçmalıyorsun-"
"Peki o halde bu şekilde girersin." diyerek beni küvete doğru yaklaştırdı,
"Hayır lütfen, lütfen bırak beni!" çırpınışlarıma aldırmadan tek hamlede beni küvetin içine koyduğu gibi kendi de içine girdi.
Duş başlığını eline alıp suyu açtığında kaçmaya çalıştım ama eliyle güçlü bir şekilde tutup bacaklarının arasına aldı beni,
"Teprenmeyi kes!" dedi sert bi şekilde ve buz gibi suyu başımdan aşağı tutmaya başladı, irkilerek çığlık atıp kaçmaya çalışsamda bacaklarını bana doladı ve sıkıca tuttu, göğsünden itmeye başladığımda beni omzumdan kendine daha çok çekti,
"Rahat dur, geberme diye yapıyorum!" diye bağırdı ve başımdan tutup kendine iyice çekti, ellerim karnında hareketsiz kaldı, suya alışmaya başladığımda çırpınmaktan vazgeçip öylece kaldığımda elleri saçlarımı okşamaya başladı.
Bir yandan suyu kafamdan aşağı tutarken, diğer eliylede başımı göğsüne koydu.
Yine aynı şey oldu işte.
O tanıdık hissi.
O arzu. Ama asla anlam veremedim..
Bu beni delirtecek, canım acıyordu, gözlerim yaşarmaya başlamıştı bile, hatta suyla birlikte buluşmuştu bile..
"Shh.." diye yatıştırarak beni kendine iyice yasladı, benimle birlikte ıslanıyordu.
Artık suyu hissetmiyordum bile.
Başımı gömleğinin açık olan düğmelerinden görünen göğsüne yasladım. Ellerimle gömleğini sıkı sıkı tuttum.
Tam şu an ölmek istedim.
Tam şu an ölmek için mükemmel değil miydi?

Unconcerned | +18Where stories live. Discover now