8|

1.5K 16 4
                                    

"Demek seni hatırlamadı ha!" diyerek kahkahayı bastı Harry.
Gerçekten çok sinir bozucu olabiliyordu, ona neden anlatmıştım ki?
"Hey, devam et. Çok iyi gidiyorsun Zayn!" diyerek gülmeye devam ettiğinde kucağımdaki yastığı kafasına fırlattım,
"Anırmaktan vazgeçecek misin?" dedim dişlerimi sıkarak,
"Tamam dostum sakinim." diyerek kendini düzeltti,
"Şimdi ne yapacaksın? Onu odaya kitleyip yaşlanmasını mı bekleyeceksin?" dedi.
Sıkıntıyla ensemi ovalamaya başladım,
"Bilmiyorum. Ona karşı nasıl davranmam gerektiğine dair en ufak bi fikrim yok. Bir yandan ona o kadar büyük bir öfke duyuyorum ki öldürmek istiyorum."
"Diğer yandan da?" diye sordu sakin bir şekilde,
"Diğer yandan da sırf onu kurtarmak için bütün bu uğraşımı düşünüyorum. Sırf onun götünü kurtarmak için hiç bulaşmadığım işlere karıştım. Ve beni hatırlamıyor bile!" dedim ve gözümün önünde canlanan soyunuşuna daldım.
"Ona zaman vermelisin Zayn, hiçbir şey anlamıyor ve muhtemelen de korkuyordur. Ona neden anlatmıyorsun bütün olup biteni?" diye sordu merakla.
Ona tüm olanları anlatmak..
Neden bunca zahmete girdiğimden bahsetmek ağır geliyordu, kendimce kolay yolu seçtiğime inanıyordum.
Derin bi sessizliğin ardından Harry ayağı kalktı,
"Biz farkındayız, aslında içten içe sende farkındasın dostum. O kıza çok fena tutuldun, yaptığın onca şeyi açıklayamama nedenin kendine hala itiraf edememiş olman." dediğinde yumruklarımı sıktım.
Bu doğru değildi.
-
ROSE

Saatlerdir tek başıma düşünmekten delirmek üzereydim.
Ne olabilir diye düşünmeden edemiyordum.
Her şeyi en baştan tekrar tekrar düşünüp ihtimalleri canlandırmaya çalışıyordum, Cher bunun içindeydi.
Ama neden beni seçmişti?
Ve biz daha önce yattıysak neden hatırlamıyordum bunu?
Tamam çok fazla sarhoş olduğum doğru, ama garip bir şekilde bu kadar tanıdık gelip onunla ilgili zihnimde hiçbir şeyin canlanmaması normal değildi. Onunla ilgili hatırlamaya çalıştığım her şey karartıdan ibaret.
Ben ne yaparsam yapayım her halükarda beni alacağını söylemişti.
Uzun zamandır planlanan bir şeyin içindeydim, iyi ama neden?
Odanın kapısının açılmasıyla irkildim, odadaki tekli koltukta oturmaktan her yerim tutulmuştu. İçeri girdi, yüzüme bile bakmadan üzerindeki deri ceketi çıkardı ve yere attı.
Yorgun görünüyordu.
Sana ne Rose!
Hiçbir şey söylemeden banyoya girdi.
Tek kelime etmeden.
Burada çürüyeceğimden artık daha emindim!
Ayağı kalkıp geniş odada volta atmaya başladım, dakikalardır oradan çıkmadı, yorgun görünüyordu, bir şey olmuş olabilir miydi?
Sana ne Rose! Sana ne!
Komodinde ki dijital saat gece 3'ü gösteriyordu, bugün günlerden neydi?
"Neden hala uyumadın?" dediğinde irkildim.
Banyodan çıktığını fark etmemiştim bile, belinde her an düşmeye hazır bir şekilde duran havlusuyla umursamaz bir şekilde dolaba doğru gitti.
Ona cevap vermedim.
Hiçbir şey söylemeden balkona doğru ilerledim, hava oldukça soğuktu.
Seattle her zaman yağışlı bi bölgeydi. Yani en azından haberlerde gördüğüm kadarıyla öyleydi.
Sert rüzgar üşümeme neden oluyordu, üstümde incecik askılı bir üstle, eşofman vardı.
Burası Londra'ya göre daha soğuktu.
Vücudumda hissettiğim ellerle geriye doğru sıçradığımda duvar gibi sert bedenine yapıştım,
"Tekrar hasta olacaksın." diye mırıldanıp elleriyle kollarımı sıvazlamaya başladı.
Çok sakindi, bu hali daha çok korkutuyordu beni.
"Tekrar hasta olmanı istemem." diyerek elleri karnımdan tişörtümün içine girdi ve tenimde gezinmeye başladı.
Soğuktan mı yoksa tahrik olduğumdan mı bilmiyorum ama ürpermiştim, titrememe neden oluyordu.
Dudakları saçlarımın arasındaydı,
"Her şey çok zor." diye fısıldadığında gözlerim yanmaya başladı.
"Zor mu?" dedim acı bi sesle, gülmekle ağlamak arası gidip geliyordum, ona doğru döndüğümde elleri belimden tutup kendine yaslamıştı bedenimi,
"Zor olan ne senin için? Her şey senin istediğin şekilde gerçekleşiyor, bak beni buraya hapsettin. İstediğin gibi." dediğimde yüzünde belli belirsiz geçen gülümsemeyi seyrettim, bir eli yüzüme düşen saçlarımı geriye doğru itti.
Yüzünde garip bi ifade vardı, alkol kokusu yoktu, ya madde kullandıysa?
"Seni istedim ve aldım." diye fısıldadı. Gözlerim dolmaya başlamıştı, gözleri yüzümde geziyordu.
"Ama beni hatırlamadın." dedi.
Üzülmüş müydü?
Gerçekten mi?
Dalga geçiyor değil mi? Onu hatırlamamış olmam onu üzmüş olamaz.
Başıma gelen onca şeyden sonra beni endişelendiren bu mu?
Daha saatler önce bana tehditler savuran adama karşı şuan içimde üzüntü mü vardı?
"Hatırlat o zaman." diye fısıldadığımda dudaklarında ki tebessümü beynime kazımıştım bile.
Bir dakika ne dedim ben?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 26, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Unconcerned | +18Where stories live. Discover now