BÖLÜM 8 (sekiz)

1K 58 34
                                    

"Medyadaki kim sizce, hmm?
Düşünceleriniz?"

   Devran, önünde yatan cansız bedeni umursamadan koyu kahve gözlere bakmaya devam etti. Beyaz tenine bulaşan kırmızı sıvı çoktan boynuna doğru kendine bir yol çizmiş, bedenini keşfe çıkmıştı.

Bütün mafya liderlerinin, Erkan'ın ölümünün şokunu atlatamadan Devran Karadağ'ı görmeleri ile dilleri tutulmuştu.

  Ürgen, Devran'ı görsel olarak araştırmamış, sadece onu bulmaya odaklanmıştı.

Ne kadar son halini bilmese de karşısındaki gencin Devran olduğunu biliyordu. Ona, yıllar önce babası tımarhaneye giderken de böyle nefret ile bakmıştı buz mavisi gözler. Gözlerindeki nefret tanıdık geldiği için hemen tanımıştı Devran'ı zaten.

Aralarındaki ölümcül bakışmayı, silah kaçakçılığı yapan otuzlu yaşlarının sonundaki mafya lideri Özgür Bilgin'in dehşet ve büyük bir sinir ile sorduğu soru böldü.

"Sen hangi cüret ile buraya gelirsin!"

Aslında bütün liderlerin aklından geçen düşünceyi dile getirmişti Özgür Bilgin.

Devran, buz mavisi gözlerini, cayır cayır cehennem gibi yanan gözlerden çekti ve Özgür'ün griye çalan gözlerine dikti. Dudaklarını alan yan gülümseme karşısındakini rahatlatmak yerine daha fazla geriyordu. Gömleğinin kolunu yüzüne götürerek, yüzünde kuruyan kandan kurtulmaya çalışırken Özgür'e hitaben konuştu.

"Sen hangi cüretle burada bulunuyorsan, bende o cüret ile buraya geliyorum."

Sesinin tonu kadife gibi pürüzsüz, dalgasız bir okyanus gibi sakindi. Ama kimse okyanusun içinde ne olduğunu bilemezdi, değil mi?

Eğer sözlerini karşısındaki kişi anlamasa, huzurlu bir konuşma yapıyor sanabilirdi ama gel gör ki buradaki herkes çok net bir şekilde sözlerini algılıyordu.

Özgür, yerine yavaşça oturarak ayak bileğini dizine atarken yüzünü saran kendini beğenmiş gülümsemesi ile konuştu.

"Sen beni, kendinle bir mi tutuyorsun Devran Karadağ?"

  Devran, yavaşça yeri kan gölüne çeviren cesedin yanından geçerek masanın sonuna doğru ilerledi ve Ürgen'in yan tarafında kalan babasının boş sandalyesine kuruldu.

  Oturma düzeni, mevkiiye göre sıralanıyordu. Devran'ın şuan oturduğu yer, babası yeraltı dünyasında lider iken Ürgen'in oturduğu yerdi. Yani, liderden sonra en mevkiili  olan kişi Devran'dı.

Ürgen, sessizce öfkesine hakim olmaya çalışıyor ve bunu dış görünüşüne yansıtmıyordu. Onu ele veren tek şey cehennem gibi yanan gözleriydi.

Ona da Devran'dan başka, dik dik bakmaya kimsenin cesareti yoktu.

"Tabiki seninle kendimi bir tutmuyorum Özgür Bilgin."

Sesindeki alaycı ton açıkça belli oluyor, bu da bütün liderlerin gerilmesine neden oluyordu. Havada büyük bir gerilim bulutu var gibiydi. 

"Malûm, konumumuz belli."

Özgür, sinirden köpürürken etrafa tükürükler saçarak konuştu.

"Ben buraya hakkım ile geldim, hazıra oturarak değil!"

Devran konuşmaya başladığında, Özgür'ün ifadesinin sinirlilikten, hayrete dönmesini keyifle izledi.

"Eğer hakkıyla gelmek, sırf koltuğu için öz babanı öldürüp, onun koltuğunu sahiplenmen ise, kesinlikle haklısın Özgür'cüğüm."

NORMAL ŞARTLARWhere stories live. Discover now